Kilit
Diğer
05 Temmuz 2025
Hepimiz aynı soruyu soruyoruz:
Türkiye geri dönüşü olmayan yeni bir otoriterleşme fazına mı geçti? Ülke açık bir diktatörlüğe mi gidiyor?
Yolun sonuna mı gelindi? İktidar, seçimle kazanamayacağını gördüğü için köprüleri yakıp bu yolu mu seçti?
19 Mart’ta Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ve ardından CHP’ye yönelik operasyonların yoğunlaşması, yeni bir safhaya mı geçildiğini gösteriyor?
Erdoğan ve çevresi, artık seçimle iktidarda kalamayacaklarını gördükleri için, Türkiye’nin yorgun düşmüş, yara bere içindeki demokrasisini topyekûn tasfiye edip, muhalefeti etkisizleştirmeyi ve seçimleri bir tiyatroya dönüştürerek kalıcı bir otoriter nizam mi kurmak istiyor?
Peki, diyelim ki bu geri dönüşsüz yola girdiler — asıl soru şu: Bu çevrenin Türkiye’de kalıcı, kapalı ve otoriter bir düzen kurma kapasitesi var mı?
Bu sorulara net bir yanıt vermek zor.
Ama görünen o ki, AKP’den Saray bürokrasisine, İletişim Başkanlığı kontrolündeki medyadan iş dünyasındaki ortaklara kadar uzanan bir çevrede, şöyle düşünen güçlü bir grup var: “Bu işin artık adını koyalım. Erdoğan seçimle gitmeyecek. Buna yeltenen bedelini ağır ödeyecek.”
“Erdoğan sonrası Türkiye de onun şekillendirdiği bir Türkiye olacak!”
Bu çevrenin bir kısmı, Erdoğan’ı tarihin akışını değiştiren, Türkiye’yi “asıl mecrasına” oturtan ve “yüzyıllık parantezi” kapatan, İslam’ı ihya eden bir lider olarak görüyor. Hâlâ, dar da olsa, Erdoğan’ı adeta bir müceddid, mesih ya da sahip kıran gibi gören bir kitle var.
Diğer kısmı ise, iktidarın düşmesi hâlinde elde ettiklerini kaybedeceğini, yargılanacağını, hatta cezalandırılacağını düşünüyor. Zaten bu tür rejimlerin en güçlü tutkalı suç ortaklığı değil midir?
Bazı gruplar ise Erdoğan’ın hâlâ toplumda güçlü bir rıza üretme kapasitesine sahip olduğunu düşünerek, onun iktidarda kalmasını kendi ajandaları açısından kullanışlı buluyor. MHP ve devletin güvenlik bürokrasisinde, toplumsal karşılığı zayıf gruplar, Erdoğan’la kurdukları ittifaklar sayesinde rejimde etkili roller üstlenebiliyor, rejimi şekillendirebiliyor.
***
Ancak aynı rejim çevresinde, muhalefetin tamamen teslim alındığı kapalı bir düzene geçmenin ne doğru ne de sürdürülebilir olduğuna inananlar da var.
Böylesi bir sıçrama için rejimin yapısal olarak bazı temel niteliklere sahip olması gerekir:
Bugünkü iktidar blokunda bunların hiçbiri yok. Erdoğan’ın çevresindeki yapı, artık yoğunlaşmış kişisel çıkarlardan ibaret. İktidarda kalmak dışında ortak bir hedef gözükmüyor.
AKP, MHP ve rejimin diğer bileşenleri birbirine güven duymuyor.
“Dava” kavramı eridi; kadrolarda adanmışlık kalmadı. Erdoğan’ı çıkardığınızda........
© T24
