menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Denizi İçme Suyuna Çevirmek: Gösterişli Çözüm mü, Pahalı Yedek mi?

16 1
29.08.2025

Türkiye kuraklıkla boğuşurken “deniz suyu arıtma” (desalinasyon) kulağa cazip geliyor: deniz bol, teknoloji hazır. Peki gerçek tablo ne? Enerji, maliyet ve çevre boyutuyla bu seçeneğin altını çizerek, halkın anlayacağı yalınlıkta konuşalım.

Artıları (Neden cazip görünüyor?)

* Kaynak bol: Denizler pratikte tükenmez; kuraklıkta barajlara bağımlılığı azaltır.

* İklimden bağımsız üretim: Yağmur yağmasa da su üretimi sürer; “sigorta” etkisi sağlar.

* Olgun teknoloji: Ters ozmoz (RO) sistemleri tuz ve kirleticileri çok yüksek verimle uzaklaştırır; güvenilir içme suyu elde edilir.

Eksileri (Gerçek maliyet nerede?)

* Enerji iştahı yüksek: 1 m³ su için yaklaşık 3–4 kWh elektrik gerekir. Enerjide dışa bağımlı bir ülke için suyu daha da enerjiye bağımlı kılar.

* Pahalıdır: Baraj/yeraltı suyuna göre üretim maliyeti birkaç kat artar; ölçek büyüdükçe fatura kabarır.

* Çevresel risk: Arıtma sonunda çıkan çok tuzlu atık su (brine), yanlış deşarj edilirse deniz ekosistemini baskılar. Kimyasal kullanımı ve emisyonlar da ek yüktür.

* Mineral dengesi: Arıtılmış su, denge mineralleri eklenmeden içilemez ve şebekeye verilmemeli; aksi halde su “agresif” olur, altyapıya ve kaliteye sorun çıkarır.

“Tüm ülkenin kuraklığını çözer mi?”
Hayır. Desalinasyon, kıyı kentlerinde kısmi bir güvence sağlar; iç bölgelerde lojistik ve maliyet nedeniyle rasyonel değildir. Türkiye’de suyun p–75’i tarımda kullanılıyor; desalinasyon ise öncelikle içme-kullanma suyu üretir. Yani ülke ölçeğinde temel sorun olan tarımsal su verimsizliğini çözmez.

İstanbul benzeri mega-kentler için “kaba hesap”

Gelin........

© SuperHaber