TOPLASAN ÜÇ YA DA DÖRT KAHVE MOLASI
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, AK Parti MYK’sında “Gençler neden sokağa çıkıyor? Talepleri istekleri nedir, araştırma yaptıralım” talebi içime yer etti. İki nedenle çok önemsedim;
Birincisi, geç de olsa doğru konuya parmak basılmış olmasıydı.
Yeni siyasette ayrıştırma ve ötekileştirme odaklı dil kutuplaşma, gerilim ve çatışmayı artırır, bunu bilmeyen kalmadı. Ortamda yoğun stres birikir. Stres birikimi de ona uygulanacak gücü artırır ancak yönetmeyi zorlaştırır. Böylece gücün sürekli artma eğilimine girmesi kaçınılmaz olur.
Sonuçta hissedilen stres, uygulanan gücü, uygulanan güç de stresi üretme sarmalına dönüşür. Herkes yorulur. Yıpranır. Enerji boşa gider.
Saraçhane protestolarının orta yerinde Külliye’deki iftara “sorun çıkarmayan” gençleri çağırıp, sokaktaki gençleri ötekileştirici dilin verdiği hasarı hesap eden yok. Görünmeyen bir fatura duruyor orada. Halbuki tam tersi de mümkün olabilirdi, kapsayıcı bir dil stresi düşürebilirdi.
Biz iletişimciler, attığımız her adımda hedefe ulaşmayı hesaplarken, sürecin görünmeyen faturasını da hesap etmek zorundayız.
İkincisi, araştırma yapmaktan kastın ne olduğunu önemli bulmamdı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sorunun cevabını kamuoyu araştırmacılarının bulmasını mı istiyordu? Öyle ise bu benim bilgi dünyamda zaman, emek, bütçe kaybı anlamına gelir. Araştırma sonucu, tıpkı yerel seçim sonuçlarının analizinde olduğu gibi kocaman bir yanılsama olur.
Zira rakamların insanı okuma gücü gittikçe kayboluyor. Yöntem ve içerik sorunları ayrı bir facia. Ve fakat tuhaftır, bir seçim sonucunu 8 puan sapmayla tahmin eden araştırmacıların el üstünde tutulduğu bir ülke burası.
Kamuoyu araştırmasını değil de sokağa çıkıp deneyimlerle, grup görüşmeleriyle analizleri raporlamak kastediliyorsa onu da güvenilir bulmak güç. Araştırmacı kendi mahallesinde dolaşmayı, kendine benzerlerle görüşmeyi tercih edebilir ya da suya mürekkep damlatabilir.
Ben olsam hepsini bir kenara bırakır, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın asıl gücü olan yüz yüze iletişim deneyimlerini devreye sokardım.
Daha önce başka yazıda yazdığım gibi, Saraçhane protestolarında Pikachu kostümü giyen gençle yapacağı bir çay sohbetinden elde edeceği bilginin değeri tartışılmaz.
“Hak, adalet, özgürlük” diye bağıran genci Külliye’de yemeğe, gözaltına alınmış genci kahve içmeye davet etmenin sağlayacağı veri yığını, gözlem ve gösterme pek çok olumlu anlamı üretebilir.
Gençler, Cumhurbaşkanının “Talepleri nedir” sorusunu doğrudan kendilerine sorduğunda verecekleri cevaplardan başlarına bir şey gelmeyeceği güvencesini alırlarsa anlatmaya hazırlar zaten;
“Yargının tarafsız olmadığını düşünüyorum” diyecekler.
“Mezun olunca iş bulamamaktan korkuyorum” diyecekler.
“Aç karnına okula giden çocuklar ve gençler var” diyecekler.
“Ülkemde liyakat olmadığını inanıyorum” diyecekler.
“Yurt dışına gitmek zorunda kalmak istemiyorum” diyecekler.
“Suçluların serbest, suçsuzların tutuklu olmasına razı değilim” diyecekler.
“Mustafa Kemal........
© SuperHaber
