menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Körfez ülkelerinin İsrail sessizliği: Petrol ticareti mi siyaset mi?

15 0
16.09.2025

Katar’a saldırı sonrası Arap liderler gerçekten Petrol ambargosu uygulayabilir mi?

İsrail’in Katar’a gerçekleştirdiği saldırı sonrası Türkiye’nin güçlü desteği ile beraber başta Suudi Arabistan ve BAE olmak üzere birçok Arap devleti Katar’a desteğini açıkladı. İki sene evvel Katar’ı Arap Yarım Adası’ndan coğrafi ve fiziki olarak dahi koparmak için akıl mantık sınırları zorlayan bir planla kanal kazan devletlerin bugün zahiren de olsa politika değiştirmesi elbette önemlidir.

Peki, gerçekten Arap liderler bir araya gelip birliktelik oluşturabilir mi? Sahip oldukları zengin doğal kaynakları politik olarak kullanabilirler mi?

Başka bir deyişle geçmişte yaptıkları gibi petrol ambargosu uygulayabilirler mi?

Üzülerek söylemek zorundayız ki cevabımız kesin surette hayır. Arap devletlerinin bir araya gelmemesi, petrolü politik bir güç olarak kullanmaması için ABD ve İsrail’in geçmişte yapıp ettiklerine yakından bakmamız yeterli olacak.

Şimdi filmin şeridini yavaşça geri alarak yakın tarihimizi hatırlayalım.

Şerefli bir kral tüm şartları zorladı

Kral Faysal bin Abdülaziz, gazetecilere çok güvenmediği için medyaya fazla röportaj veren bir Kral değildi.

Sade yaşamı ve ciddiyeti ile biliniyordu.

Hulefa-yı Raşidin dönemini andıran tavırları ile alışılmamış bir portre çiziyordu.

Eşi Kraliçe İffet Hanım’ın kardeşine sarayda yaşamak istemediğini söyleyerek bir ev yaptırmış; ama yapımı tamamlanan konutun şatafatından rahatsız olarak oraya da taşınmayacaktı.

Eşi İffet Hanım, İstanbul’da doğmuş, Türk bir Kraliçe’ydi. Kral Faysal bin Abdülaziz’in üzerinde önemli etkileri bulunan İffet Hanım, kız çocuklarının okuması için gayret gösteriyor, vaktinin çoğunu hayır işleri ile geçiriyordu.

Suudi Sarayı, Faysal bin Abdülaziz devrinde bir ahlak abidesiydi.

Suud Kralı, Malcolm X gibi dünya Müslümanlarını sarayında ağırlayıp dertlerini dinliyordu.

Merhum Kralın en büyük ukdesi ise Kudüs’tü.

Tarihe meşhur Kudüs Konuşması olarak geçen çağrısındaki;

“Kardeşlerim! Neden bekliyoruz?

Dünyanın vicdana gelmesini mi bekliyoruz?

Nerededir ki dünyanın vicdanı?

Mukaddes Kudüs'ü Şerif sizi çağırıyor.

Kendisini kurtarmanızı bekliyor.

Neden korkuyoruz?

Ölümden mi korkuyoruz?”

Sözleri bugün dahi önemini koruyor.

ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger Petrol Krizinin derinleştirdiği günlerde sorunu çözmek için Suudi Arabistan’a geldiğinde Faysal bin Abdülaziz’in Kudüs arzusunu şu sözlerle belirtecekti:

“Kral Faysal oldukça sinirli görünüyordu, aramızda bir diyalog başlayabilmesi ümidiyle esprili bir dille ona, uçağımın yakıtı bitti, uçağın deposunu doldurmak için emir verirseniz uluslararası fiyatından ücretini vermeye hazır olduğumuzu söyledim. Kral gülümsemedi ve kafasını yukarıya kaldırarak sert bir şekilde bana şunları söyledi: ‘Ben yaşlı bir adamım, ölmeden önceki tek dileğim Mescid-i Aksâ'da iki rekât namaz kılmaktır! Sen bu konuda bana yardımcı olabilir misin?”

Yeğeni Faysal bin Musad, tetiği çektiğinde yalnızca Kral Faysal bin Abdülaziz’in hayatına kastetmedi. Filistin Mücadelesi büyük yara aldığı gibi Suudi Arabistan’ın siyasi bir enstrüman olarak “Petrol Siyaseti” de büyük oranda yok edilmişti.

Kral Faysal bin Abdülaziz’in şehadetinden sonra Suudi Arabistan, petrolü siyasi arenada yalnızca ekonomik nedenlerle fiyat politikalarını belirlemek amacıyla bir enstrüman olarak kullanacaktı.

Kral Faysal bin Abdülaziz’in petrol politikası

Suudi Arabistan’ın petrol siyasetini 1975 yılına kadar şekillendiren üç önemli hadise söz konusuydu.

Bunlardan ilki Musaddık’ın mücadelesi ve Ajax operasyonuydu.

İkincisi ise Mısır’da Cemal Abdülnâsır politikalarıydı.

Son olarak İsrail’in bölgedeki yayılmacı siyaseti ve Kudüs........

© SuperHaber