İsrail’in Hamas-İran Savaşı'nda Çöken Karşı Konulamaz(!) “IDF Strategy”si
İsrail’in saldırıya dayalı güvenlik stratejisi esas olarak, dönemin Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Gadi Eisenkot tarafından 2015’te kaleme alınan “IDF Strategy” adlı belgeye dayanmaktadır.
Devletler ve devlet dışı aktörlerle savaşmak üzere hazırlanan çok katmanlı ve sürekli savaşa dayanan İsrail’in söz konusu güvenlik stratejisinin Hamas ve İran ( vekil gücü Hizbullah)’la yaptığı savaşta uygulaması ve başarı düzeyi bu yazıda ele alınacaktır.
İsrail’in askeri stratejisi
İsrail Savunma Stratejisi, vaadedilmiş topraklardaki mevcut devletlerin kontrol altına alınması ve uygun zamanda ortadan kaldırılmasının yanı sıra işgal altındaki Filistin topraklarının kurtarılması ve bu topraklarda bağımsız bir Filistin devleti kurulması için mücadele veren devlet dışı aktörleri de (Hamas, İslami Cihad, Hizbullah) yok etmek üzere kurgulanmıştır. Bu strateji, hem caydırıcılık hem de tehditleri kaynağında yok etmeyi hedefleyen proaktif müdahale üzerine kuruludur ve genellikle ‘aktif savunma’ olarak tanımlanır. Adına savunma stratejisi denilse de İsrail uyguladığı kesintisiz ‘saldırı stratejisi’ ile hiçbir devletin güvende olmadığı korkusunu yaygınlaştırarak bölgede devlet terörü estirmektedir.
İsrail güvenlik politikasını ve kurumlarını şekillendiren “IDF Strategy” dört temel ilkeye dayanmaktadır:
Caydırıcılık (Deterrence): Güçlü bir askeri kapasite ve kararlılıkla, ağır bedeller ödetme yeteneğini göstererek kendisine yönelecek saldırı ya da mukavemetten düşmanı caydırmak.
Erken Uyarı (Early Warning): Mossad ve Shin Bet eliyle üstün istihbarat elde etmek, teknolojik gözetim sistemleri kullanmak suretiyle tehditleri önceden tespit etmek.
Saldırgan Yaklaşım (Offensive Posture): Savunmada kalan pasif bir duruş yerine, tehdidi kaynağında yok etmeyi hedefleyen önleyici veya misilleme operasyonları yapmak.
Kararlılık (Decisiveness): Çatışmalarda hızlı ve kesin sonuçlar elde etmek, uzun süreli savaşlardan kaçınmak.
“IDF Strategy”, tanımlanan hedeflere erişmek ve düşmanı etkisiz hale getirmeyi içeren çok katmanlı bir güvenlik yaklaşımını esas alır. Strateji, aynı anda birden fazla cephede savaşabilecek şekilde hava, deniz, kara ve siber boyutlarda eşzamanlı operasyonlar gerçekleştirmek üzere tasarlanmıştır. Düşmanın karar merkezlerine hızlı, yoğun ve gerektiğinde eş zamanlı on binlerce sürpriz saldırı gerçekleştirmek bu stratejinin saldırı ayağını oluşturur.
“IDF Strategy”yi diğer askeri stratejilerden farklı kılan en önemli özellik, “Savaşlar Arası Kampanya” (Campaign Between Wars) ya da “Mabam Stratejisi” adı verilen bir yaklaşımla İsrail Savunma Kuvvetleri(IDF)’nin; konvansiyonel bir savaş olmadan gelecekteki savaşları önleme, caydırıcılığı artırma, operasyonel avantaj sağlama ve düşman kapasitesini zayıflatmaya yönelik sistematik ve düşük yoğunluklu bir savaşı her an sürdürmesidir.
Güya ‘barış’ döneminde yürütülen bu düşük yoğunluklu savaş, hedefli hava saldırıları, suikastler, sabotajlar, siber operasyonlar ve istihbarat müdahaleleriyle yürütülmektedir. Genellikle egemen ülke topraklarında yürütülen "savaşsız zayıflatma" stratejisi tamamen uluslararası hukuka aykırıdır. 2006 Lübnan Savaşı'ndan sonra geliştirilen “Dahiya Doktrini” ile düşman altyapısına (sivil veya askeri) orantısız güç kullanarak zarar vermek ve böylece düşmanın halk desteğini kaybetmesini sağlamak da “IDF Strategy”nin bir parçasıdır.
IDF Stratejisi Hamas karşısında çöktü
Aksa Tufanı adı verilen 7 Ekim 2023’teki Hamas’ın İsrail’e saldırısı, IDF’nin savunma stratejisini bütünüyle çökerten bir operasyon oldu. 2006’dan bu yana Gazze’yi abluka altında tutan İsrail’in uğradığı baskın saldırı ve verdiği büyük kayıplar güvenlik otoriteleri tarafından "stratejik başarısızlık" olarak değerlendirildi. IDF stratejisinin ‘Caydırıcılık’ ilkesi Hamas’a karşı etkili olmadığı gibi inanılmaz istihbarat zafiyetleri ‘Erken Uyarı’ sistemlerinin övünüldüğü gibi çalışmadığını ortaya koydu. 7 Ekimden bu yana hala zafiyetin sorumluları aranıyor ve bu durum, Netanyahu ile IDF-İstihbarat arasındaki çekişmenin ve güvensizliğin ana kaynağını oluşturuyor.
7 Ekim’de, 1 milyar doların üzerinde yatırımla Gazze çevresine inşa edilen radarlar, otomatik makineli tüfekler, termal kameralarla donatılmış “akıllı duvar”, bu duvarlar ardına hapsedilen Hamas tarafından kolaylıkla geçilmiş, Hamas’ın askeri kanadı Kassam Tugayları 22 farklı noktadan sızmayı başararak yüzlerce İsrailliyi esir almayı başarmıştı. Emir-komuta zinciri bozulan şaşkınlık içindeki İsrail ordusu ne yapacağını bilemez vaziyette ‘Hannibal Kuralı’nı devreye sokarak helikopter ve tank atışlarıyla yüzlerce vatandaşını öldürmüştü.
Hamas’ın IDF askeri stratejisini çok iyi çözdüğü, İsrail istihbaratına sızdığı, teyakkuz halinde bulunma ve erken haber almayı önceleyen IDF ve istihbarat birimlerini uyutarak savunmasız yakaladığı ortaya çıktı. Maruz kaldığı saldırı, kibirli İsrail ordusunun Hamas'ın kapasitesini iyi okuyamadığını ve hafife aldığını gösterdi.
Yaşadığı şok saldırılar karşısında afallayan İsrail, başta ABD olmak üzere batılı ülkelerin yoğun askeri, istihbari, siyasi desteği ve fiilen yardıma koşmasıyla kendisini toparlayabildi.
Batılı müttefiklerinin askeri ve istihbari desteğine, operasyonlara bizzat katılmalarına rağmen İsrail Ordusu Hamas tünellerine giremedi, esirlerini kurtaramadı, direnişi kıramadı. Havadan bombalamalarla on binlerce sivilin öldürüldüğü bir soykırım yapmak ve yerleşim yerlerini enkaza çevirmek, açlığı bir silah olarak kullanmak dışında bir başarı göstermedi. Çatışma sırasında şehit olanlar hariç, Gazze topraklarında suikastlerle lider kadrosunu öldüremedi, disiplinli Hamas’ta istihbarat sızıntısı olmadı.
Savaş ve diplomasiyi bir arada götürmeyi esas alan ve yaptığı her hukuksuzluğu meşru müdafaa kılıfına sokarak uluslararası dokunulmazlık elde etmeyi başaran İsrail Savunma Stratejisi, 7 Ekim sonrası yaptığı insanlık dışı katliamlarla dünyanın pek çok devletinin ve halkının İsrail’i soykırımcı haydut devlet olarak görmesiyle çöktü, dünyadan izole edildi. Başbakan Netanyahu için UCM’den tutuklama kararı çıkması İsrail namına hazmedilmesi zor bir yenilgi oldu.
İsrail’in Mabam Stratejisi Hamas karşısında caydırıcı olmadı, hatta bu strateji kurmay bir akılla kendisine döndürüldü. Ön alıcı hamleyi stratejisinin merkezine koyan, proaktif saldırılarla ünlenen İsrail 7 Ekim’de kendi evinde “hızlı, yoğun ve eş zamanlı çok sayıda saldırıyla” baskına uğradı. Siber operasyonlar ve istihbarat oyunları ile düşman çökertme planları Hamas karşısında........
© Stratejik Düşünce Enstitüsü
