Yalaka pozitif
Politikacılarımız ve gazetecilerimiz, devletin bekasından söz ederken, sık sık Atatürk’ten örnek verirler, “Atatürk’ün dediği gibi, söz konusu vatansa, gerisi teferruattır” filan derler.
★
Çok şık laftır.
Ama, Atatürk’ün böyle bir lafı yok.
★
Eğilip bükülerek bu hale getirilen o lafın orijinal hali nedir derseniz... “Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez”dir.
★
Çünkü...
Mustafa Kemal doğa aşığıydı.
Kurtuluş Savaşı’nda kan gövdeyi götürürken, memleketin akıbetinin ne olacağı bile henüz belli değilken, Yunan toplarının sesi Ankara’dan duyulurken, “orman”ların önemini anlatıyordu.
Tee 1922 yılında mesela, TBMM yasama yılı açılış̧ konuşmasında -kelimesi kelimesine aktarıyorum-, “memleketin varlığı ve sağlığı konusunda önemi kesin olan ormanlarımızı, modern önlemlerle iyi duruma getirmek, genişletmek, öncelikli kurallarımızdan biridir” diyordu.
★
Henüz Cumhuriyet bile ilan edilmeden önce, Şubat 1923’te İzmir İktisat Kongresi’ni toplamıştı, alınan kararlardan biri şuydu: “Türk halkı ormanlarını evlat gibi sevmeli, orman yetiştirmeli.”
★
En büyük hayallerinden biri, İstanbul’u ormanlar içinde bir şehre dönüştürmekti. 1928 yılında mesela, Boğaz’da motorla dolaşıyordu, Salacak’tan geçerken, İstanbul belediye başkanı Muhittin Üstündağ’a söyledi, “İstanbul’u ağaçlarla bir kat daha güzelleştirmek için, inan sırf bu iş için İstanbul belediye başkanı olmak istiyorum” dedi.
★
Ankara’ya, Anadolu bozkırının ortasına “orman” adıyla çiftlik kurdu.
Ot bile bitmiyordu ama, “orman” demişti.
Orman çiftliği, aslında, vizyonunun adıydı.
★
Ziraat mühendislerini topladı, Orman Çiftliği yapmak istediği araziye bizzat götürdü, “tüm masrafını kendi cebimden karşılayacağım, ormanı buraya kuracağız” dedi. Dedim ya, üzerinde ot bile bitmeyen, uçsuz bucaksız kel........
© Sözcü
