menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Çocuk

486 163
23.04.2025

Maiyetindekilere “çocuk” diye hitap ederdi. Aşçı, garson, kâhya, şoför gibi terimler kullanmazdı. Hepsine “çocuk” derdi. Hem samimiyet, hem çalışana saygı ifadesiydi.

Sabiha, Afet, Ülkü, Abdürrahim, Rukiye, Nebile, Mustafa, Zehra... Sekiz manevi çocuğu oldu.

Sofraya kızlarıyla birlikte otururdu, “onlar benim pırlantalarım” derdi, yemekten sonra kızlar odalarına çekilirdi, masadaki sohbet öbür konuklarla devam ederdi.

Çocuklarına farklı davranılmasını istemezdi. Bir gün... Sabiha’yla Zehra okulun bahçesinde ip atlıyorlardı. Teneffüs bitti, ders başladı, ip atlamaya devam ediyorlardı. Öğretmenleri kadındı, kapıya çıktı, seslendi. Dinlemediler. Gülüşerek oynamaya devam ettiler. Öğretmen bu şımarıklığa dayanamadı, “defolun gidin okuldan” diye bağırdı. Kızlar afallamıştı, ilk kez böylesine bir tepki görüyorlardı. Onlar Atatürk’ün kızıydı, kim, hangi hakla bağırabilirdi… Ağlaya ağlaya koşarak köşke gittiler. Mustafa Kemal’in çalışma odasına girdiler. “Bizi okuldan kovdu” diye şikayet ettiler. Mustafa Kemal “bak sen şu öğretmene” dedi. Kızların yüzüne gülümseme yayıldı. Yaverini çağırdı... “Al bu ikisini derhal okula götür, öğretmene takdirlerimi bildir, kızlarımı arzu ettiği şekilde yetiştirsin” dedi! Sonra kızlara döndü, sert bir ses tonuyla çıkıştı: “Öğretmeninizin elini öpüp af dileyeceksiniz, o sizi affederse ben de affederim!”

Kızlar tırıs tırıs okulun yolunu tuttu.

Çocuklarının ders notlarını yakından takip ederdi. Yüksek puanlar aldıklarında özellikle okula gidip öğretmenlerle görüşürdü, “iltimas mı yapıyorsunuz?” diye sorardı. Bazen emin olmak için kendisi sınav yapardı, o dersi yeterince bilip bilmediklerini bizzat tespit ederdi.

Mustafa Kemal’in çocuklarıyla Çankaya Köşkü’nde görevli aşçı, şoför, garson, berber gibi hizmetlilerin çocukları aynı ilkokula gidiyordu.

“Asla yalan söylemeyeceksiniz” diye tembihliyordu.

“Yanlış yapmanıza değil, yalan söylemenize kızarım” diyordu.

Sinemaya, alışverişe gitmelerine hiç hayır demezdi.

Köşk’te siyahi hizmetli vardı, Nesip efendi... Mustafa Kemal ona çok güvenirdi. Kızlar da Nesip efendiye “baba” diye hitap ederlerdi. Bir yere giderlerken, yanlarında mutlaka Nesip efendi olurdu. Harçlıklarını, Mustafa Kemal’in maaşından, genel sekreter Hasan Rıza Soyak verirdi.

İlerleyen yıllarda, siyasi partiler Mustafa Kemal’in manevi çocuklarını milletvekili adayı yapabilmek için teklif üstüne teklif götürdü. CHP dahil, her defasında “hayır” cevabı aldılar. “Politikaya asla girmeyeceksiniz” diye vasiyeti vardı, çocukları istisnasız bu vasiyete uydu.

Sabiha... Bursa’da doğmuştu. Defterdar olan babası Jön Türk’tü, bu yüzden Edirne’den Bursa’ya sürülmüşlerdi. Annesini babasını kaybetmişti, ağabeyleri ve ablalarıyla yaşıyordu.

1925 yılında Bursa’ya gelen Mustafa Kemal’in karşısına dikildi, okumak istediğini söyledi. Henüz 12 yaşındaki bu yürekli kız, Mustafa Kemal’i çok etkiledi, gözleri doldu, ağabeylerinden ablalarından izin istedi, Ankara’ya götürdü. İlkokulu orada, liseyi Üsküdar Amerikan’da okudu. Paris’e gönderildi, Fransızca öğrendi. Eskişehir Havacılık Okulu’nda pilot oldu. Dünyanın ilk kadın savaş pilotu oldu. Devlet Övünç Madalyası aldı.

Aralarında bombardıman ve akrobasi uçaklarının da bulunduğu 22 farklı tipte uçak kullandı. Sekiz bin saatten fazla uçtu. Türkkuşu Uçuş Okulu’nda başöğretmen oldu. Dünyanın en prestijli havacılık ödülüne layık görüldü, Amerikan Hava Kurmay Koleji tarafından “dünya tarihine adını yazdıran 20 havacıdan biri” seçildi. Bu ödüle layık görülen tarihteki ilk ve tek kadın oldu.

70’li yaşlarında bile kokpite oturup tek başına uçardı. Son uçuşunu, 83 yaşındayken yaptı.

Türk kadınının en güçlü rol modellerinden biri oldu.

Gökçen soyadını Mustafa Kemal verdi.

1940 yılında pilot yüzbaşı Kemal Esiner’le evlendi, eşinin soyadını almadı, eşine kendi soyadını verdi, bu anlamda da tarihte ilk’ti.

Çocukları olmadı, maalesef üç yıl sonra eşini kaybetti, bir daha evlenmedi, 58 yıl yalnız yaşadı, 88 yaşında vefat etti, Ankara Cebeci Şehitliği’nde toprağa verildi.

Afet... Selanik’te doğmuştu. İlkokul öğretmeniydi. 1925 yılında İzmir’de görevliyken Mustafa Kemal’le tanıştı, yüksek öğrenim yapmak istediğini söyledi, İsviçre’ye gönderildi, Cenevre Üniversitesi tarih bölümünden diploma aldı. Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde profesör oldu.

Türk Tarih Kurumu asbaşkanı oldu. Ankara, Hacettepe ve Ege üniversitelerinde ders verdi. Devrim tarihi ve kadın haklarına dair kitapları dokuz lisana çevrildi.

Hayatı kağıtla kalemle kitapla geçen tarih profesörüydü ama, müthiş silah kullanırdı. Mustafa Kemal’in hediye ettiği Browning marka tabancayı çantasından ayırmazdı.

(Afet ve Sabiha, çağdaş Cumhuriyet kızları olarak yetiştirilmişlerdi, toplumda sorumluluk üstlendiler, kadın hakları konusunda öncülük yaptılar. Bu vasıfları nedeniyle, daima hedeftiler... Mustafa Kemal’e ulaşamayan Mustafa Kemal düşmanlarının kolay hedefiydiler. Can güvenlikleri daima tehdit altındaydı. Bu nedenle hem Sabiha’ya hem Afet’e, gerekirse kendilerini korumaları için silah eğitimi verilmişti.)

Afet 1940 yılında doktor Rıfat İnan’la evlendi, iki çocuğu oldu, örnek bir yaşam sürdü, şatafattan hep uzak durdu, ilk maaşıyla aldığı inci küpeleri tek aksesuarıydı.

77 yaşındayken vefat etti, Ankara Cebeci’de toprağa verildi.

Ülkü... 1932 doğumluydu. Annesi Vasfiye hanım, Selanik’te Zübeyde hanım tarafından evlatlık olarak büyütülmüştü, Gazi Orman Çiftliği’nin istasyon şefi Mehmet Tahsin beyle evlendirilmişti, Ülkü dünyaya gelmişti.

Mustafa Kemal, henüz dokuz aylıkken evlat edindi, bu minik bebekte adeta torun sevgisini yaşıyordu. Mustafa Kemal vefat ettiğinde, Ülkü altı........

© Sözcü