Cam tavan
Pireleri 20 santim derinliğinde bir fanusun içine koyarlar, fanusun üstünü cam ile örterler. Alttan ısıtırlar... Pireler giderek artan sıcaklıktan rahatsız olur, o ortamdan kurtulmak için dışarı doğru zıplar. Ama her zıplayışta, kafalarını fanusun tavanındaki cama çarparak yere düşerler, tekrar zıplarlar, nafile, gene çarparlar. Cam engel görünmez olduğu için, kendilerini neyin engellediğini bir türlü kavrayamazlar. Böylece, zihinlerinde bir “özgürlük sınırı” oluşur. İşte bu sınır oluştuğu anda, deneyin ikinci aşamasına geçilir... Fanusun tavanındaki cam kaldırılır. Artık engel yoktur. Ortam yine ısıtılır. Hayret verici şekilde görülür ki, pireler en fazla 20 santim zıplıyor! Daha yükseğe zıplama imkanları varken, fanustan dışarı sıçrayıp özgür olma imkanları varken, kafayı çarpmamak için, buna cesaret edemezler. Çünkü artık “görünmez engel” zihinlerindedir, “yapamayız, kurtulamayız, hiç boşuna denemeyelim” diye düşünürler.
★
“Cam tavan sendromu” bu.
★
Amerikalı kişisel gelişim uzmanı David Schwartz tarafından 1969 yılında Georgia Üniversitesi’nde yapılan deneydir, aynı yıl The Wall Street Journal’da yayınlanınca literatüre giren popüler bir metafordur.
★
Yapabileceğin... Anca yapabileceğini düşündüğün kadardır.
★
Deneydeki örnek zavallı piredir ama, aslında tüm canlıların “neyi başaramayacaklarını” yavaş yavaş nasıl öğrendiklerini kanıtlar.
E, hayat da laboratuvar... Bu nedenle, cam tavan sendromu, insanların düşüncelerini ve davranışlarını etkilemek amacıyla “propaganda yöntemi” olarak, “psikolojik harekat yöntemi”........
© Sözcü
