Atatürk, Britanya İmparatorluğu Başbakanını tarih sahnesinden nasıl sildi?..
Yıl 1922...
Mustafa Kemal ve askerlerinin 30 Ağustos Zaferi ile perişan ettiği Yunan Ordusu’nu adeta süpürerek 9 Eylül’de İzmir’e girmesi, müthiş bir Yunansever ve Türk düşmanı olan İngiltere Başbakanı Lloyd George’u çılgına çevirmişti... Türklere hâlâ ağır bir ders verme sevdasında olan Lloyd George, Sevr Antlaşması’na göre Boğazlar çevresinde oluşturulan ve İngiliz, Fransız ve İtalyan askerleri tarafından savunulan “Tarafsız Bölge”nin uluslararası koruma altında olduğunu ileri sürerek Türk Ordusu’nun bölge sınırlarına girmesini savaş sebebi saydığını ilan etmişti.
Oysa, İzmir’in geri alınmasından sonra Mustafa Kemal’in öncelikli hedefi, batıda Misak-ı Milli hudutlarına ulaşmak için Doğu Trakya’nın da Yunan işgalinden kurtarılmasıydı. Ancak oraya giden yol Boğazlardan yani “Tarafsız Bölge”den geçiyordu. Bu durumda, bir İngiliz-Türk çatışması kaçınılmaz görünüyordu. Lloyd George’a muhalif bakanların da yer aldığı İngiliz kabinesi, iki nedenle telaş ve paniğe kapılmıştı. Birincisi; I. Dünya Savaşı sonrasında İngiltere, bölgeden muharip güçlerinin büyük kısmını çekmiş, İstanbul’da ve Çanakkale çevresinde düşük düzeyde kuvvet bırakmıştı. Bu nedenle savaşa hazır değildi. İkincisi, kısa süre önce yaşadığı Dünya Savaşı’nın açtığı derin yaraları hâlâ sarmaya çalışan İngiliz halkı tekrar savaşmak istemiyordu.
★★★
Osmanlı Hükümeti, Birinci Dünya Savaşı’nı kaybettikten sonra barışı getireceği umuduyla Mondros Mütarekesi’ni imzalamış ancak mütarekenin barış getirmediğini ve galip devletlerin Osmanlı topraklarını işgale devam ettiklerini görmüştü. 13 Kasım 1918’de galip devletlerin 61 parçalık donanması Çanakkale Boğazı’ndan geçerek İstanbul önünde demirlemiş ve işgal kuvvetlerini karaya çıkartmıştı. Türk halkının varını yoğunu ortaya koyarak ve bir nesli feda ederek savunduğu Çanakkale’nin düşman donanması tarafından rahatça geçilip işgal edilmesi, Türk halkını derin bir üzüntüye boğmuş, kalbini kanatmıştı. Ne var ki, Osmanlı Hükümeti’nin 20 Ağustos 1920’de imzaladığı Sevr Antlaşması, Türk halkı için daha onur kırıcı sonuçlar doğurmuş ve İngiltere ile müttefiklerinin Boğazlar ve İstanbul üzerindeki hakimiyetini pekiştirmişti.
★★★
İngiltere İmparatorluğu’nun Çanakkale’de ağır yenilgiye uğramasını hazmedemeyen Lloyd George, İstanbul’u ve Boğazları geri ve barbar bir ırk olarak gördüğü Türklere bırakmamakta kararlıydı. Bu amaçla Mustafa Kemal’le savaşı şöyle savunuyordu: “Gelibolu Yarımadası’nın Türklerin eline geçmesine asla izin vermeyiz. Orası dünyamızın en önemli stratejik noktasıdır. Boğazların Türkler tarafından kapatılması, savaşı iki yıl uzatmıştır. Türklerin Gelibolu Yarımadası’na sahip olmaları akıl almayacak bir şeydir ve bunu önlemek için savaşmalıyız.”
Winston Churchill de Lloyd George’u şu ifadelerle destekliyordu: “Asya’yı Avrupa’dan ayıran derin su çizgisi önemli bir çizgidir ve bunu tüm gücümüzle emniyete almamız gerekmektedir. Türkler Gelibolu Yarımadası ile İstanbul’u alırlarsa, zaferimizin tüm meyvelerini kaybetmiş oluruz!..”
★★★
İngiliz Hükümeti savaş kararı almıştı ama İngiliz halkı savaşmak istemediğine göre, savaşacak asker bulmak lazımdı. Bu maksatla 15 Eylül’de tüm İngiliz dominyonlarına Lloyd George imzalı telgraflar gönderildi. Ertesi gün, gazetelerde yayınlanan hükümet bildirisinde, “Müslüman Türkiye’nin İngiltere ile müttefiklerini büyük bir yenilgiye uğrattığı kabul edildiği takdirde, Müslüman dünyasının bundan esinlenerek sömürge yönetimini üstünden atmak için cesaret bularak ayaklanacağı” vurgulanıyordu.
Tam bu sırada, Fransızlar ve İtalyanlar Tarafsız Bölge’nin ön cephesindeki askerlerini çekerek İngiltere’yi yalnız bıraktılar. Arkadan, dominyonlar asker gönderme eğiliminde olmadıklarını açıkladılar. Hindistan, Kanada ve Avustralya Londra’nın talebini reddediyor, Güney Afrika cevap dahi vermiyordu. Sadece, Yeni Zelanda ve New Foundland olumlu cevap........
© Sözcü
