menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Marifet bataklığı kurutabilmekte

18 8
10.10.2025

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Kaçakçılık, Narkotik ve Ekonomik Suçlar Soruşturma Bürosu bir soruşturma yürütür.

Soruşturma kapsamında İstanbul İl Jandarma Komutanlığı ekiplerince haklarında uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak suçundan işlem başlatılan ve kamuoyunca tanınan isimlere yönelik operasyon düzenlenir.

Kimler var aralarında?

Dilan Polat, Engin Polat, İrem Derici, Kaan Yıldırım, Hadise Açıkgöz, Berrak Tüzünataç, Zeynep Meriç Aral Keskin, Ceren Moray Orcan, Birce Akalay, Demet Evgar Babataş ve Feyza Altun’un da aralarında olduğu toplam 19 kişi...

Bu 19 kişinin ifadeleri ve kan örnekleri alınır.

Tahlilleri yapılmak üzere Adli Tıp Kurumu’na götürülür.

Kollarında polislerle kameraların önünden geçerler...

Sabahın köründen akşamın bir vaktine kadar tüm kameralar onlara dönüktür. Savcılık özellikle belirtir, kan örnekleri alınıyor, bu bir gözaltı değil diye...

Sonra da serbest bırakılırlar.

İrem Derici’nin sözleneceği gündür o gündür. Serbest bırakıldıktan sonra basın açıklaması yapar: “Mahalle mahalle dolaşıp o tertemiz sonuçları sizinle paylaşacağım.”

Hadise, “Ben de sizin kadar şaşkınım olanlar karşısında. Çok şükür her şey geride kaldı. Bu akşam tüm kalbimle sahnedeyim. Ankara’da görüşürüz” diyen bir sosyal medya paylaşımı yapar.

Sonra Ankara’daki konserinde konuşur, “Ben sigara bile içmiyorum. İşine âşık bir kadınım. Buralara kendi çabamla geldim, yakında tüm test sonuçları belli olacak. Benim içim çok rahat” der.

Meriç Aral Keskin yeni anne. Aral ifade vermeyi beklerken sütü akmaya başlar, jandarmadan süt pompası talep eder.

EŞİNİ REHİN BIRAKAN OLUYORDU

Uyuşturucu Türkiye’nin kanayan yarası.

Bu konuda çokça haber yapmış bir gazeteci olarak, yıllar önce yine haberleştirmek üzere Ankara’da bir bağımlılık merkezine gidip, orada uyuşturucu bağımlılarıyla birlikte kaldım.

Yaptığım dizi haberden sonra çok uzun süre telefonum susmadı. Telefondaki ses annelerin sesiydi, eşlerin sesiydi.

“Bize yardım edin, tedavi merkezlerinde yer bulamıyoruz” diyordu biri.

Diğeri “Dün krize girdi, boğazıma bıçağı dayadı”...

Öbürü “Evde satılmadık bir şey kalmadı, dün en son halıları götürdü” diye ağlıyordu.

O uyuşturucu merkezinde tedavi olan gençlerden biri aynı zamanda torbacıydı, “Eşini rehin bırakan oluyordu” diyordu. O günkü söyleşiden bir bölümü buraya da aktarayım: “14 yaşındaydım. Ankara Doğantepe’de büyüdüm. Büyüdüğüm mahallede hemen herkes kullanıyordu. Ortaokula gidiyordum, sürekli evden kaçıyordum. Zaten lisede terk ettim. Bir mesleğim yoktu, hangi işe girsem kısa süre çalışıp çıkıyordum. Boşluktaydım, kimseyle konuşabilen biri........

© Sözcü