İlah-i adalet
Bir filmi ikinci kez izliyormuşuz gibi.
Ama bu kez oyuncular farklı, senaryo aynı: Kazanan yine cezalandırılıyor, kaybeden yine itiraz ediyor.
Bu kez sahne Bayrampaşa.
AKP’ye geçmesi için baskı yapılan, rozeti takamayınca, eline kelepçe takılan Bayrampaşa Belediye Başkanı Hasan Mutlu tutuklanınca, yerine 21 Eylül’de başkanvekili seçimi yapıldı.
İddia o ki tehditlerle 4 CHP’li Meclis üyesi istifa ettirildi.
Ama biri sessiz bir direniş sergiledi.
Oylamada 4 tur boyunca AKP adayının ismini yanlış yazdı, oyları geçersiz oldu.
Seçim kuraya kaldı.
Kuradan CHP’nin adayı çıktı.
CHP’liler o an “ilahi adalet” dedi.
Sonra o “ilah-i adalet” oldu.
Bu kez AKP adil değil dedi, sonuca itiraz etti.
Ve kabul edildi.
Seçim iptal oldu!
Gerekçe hazırdı: Usulsüzlük şüphesi.
Yani o meşhur cümleyle: Hiçbir şey olmasa bile bir şeyler oldu.
Ancak maalesef artık bu ülkede sandık “milli irade” değil, “milli mizah” konusu.
Seçimi kaybedince hukuk akla geliyor, kazanınca millet hatırlanıyor.
Sonuç hep aynı: Sandık, halkın elinden alınıp masaya taşınıyor.
Oy pusulası değil, sabır sayılıyor.
Oysa unutuluyor...
İstanbul’da seçim iptal edildiğinde, Ekrem İmamoğlu büyümüştü.
İrade gasbı, sandıktan daha büyük bir intikam doğurmuştu.
Şimdi aynısı, daha küçük ölçekte sahnede.
Fakat bu ülkede “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.”Ve o millet, unutmuyor.
Yazıya Türk siyasetindeki o unutulmaz soru kalıbı ile başlayayım: Nobel........© Sözcü





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d