KARADENİZ DİRENİYOR…
Kendi insanına, ziyaretçilerine direniyor Karadeniz.
Karadeniz’in nesi direniyor, insanları mı, hayvanları mı, toprağı mı, suyu mu, havası mı, yoksa hepsi mi?
Karadeniz’in toprağı, suyu, havası ve hayvanları direniyor, hem de hemen hemen hiçbir insan desteği olmadan. Elbette çok az sayıdaki duyarlı insanları da direniyor.
Çocukluğumun geçtiği, sorunlarına ve karşıtlarına karşın Cumhuriyet’in güzelliklerini ilk yaşadığım Karadeniz Bölgesinin, yerin üstündeki cennetlerden olduğuna inanırım.
İkinci Dünya Savaşı’nın ortalarında, Rize’nin Pazar ilçesinin Apso (Suçatı) köyünde, Fatma (Fati)-Tahsin Sümer çiftinden doğan 9 kardeşin yaşça en büyüğüyüm. Doğduğumda, akıl ve vicdandan yoksun silahlı güçlerin çıkardığı en kanlı ve en utanç verici savaşlardan birisi olan 2. Dünya Savaşı’nda, ülkemin dışında, çocuk, kadın, erkek, engelli, hasta demeden insanlar öldürülüyordu, doğa ve hayvanlar katlediliyordu.
Türkiye, bu savaşa girmedi, ne onurlu bir karar. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü başta olmak üzere o yıllarda Türkiye’yi yönetenleri, onurla anıyor, sessizce alkışlıyorum.
Yazımda, kendi insanına, barındırdığı, doyurduğu ve yaşattığı insanına karşı direnen Karadeniz’den söz ediyorum. Aslında, keşke direnen salt Karadeniz olsa. Çok iyi biliyorum ki, Dünya direniyor, Türkiye’nin her bölgesi, her ili, her içesi, her beldesi, her köyü, her mahallesi, her caddesi, her sokağı direniyor, üstünde yaşayan insanına karşı. Çünkü, insan yaşadığı, çalıştığı ve öğrenim gördüğü her yeri küllük ve çöplük haline getirmiş, kirletmiş durumda.
Bu ayıpların ve........
© Sonsöz
