menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

CUMHURİYET YEMİNİ

12 0
30.10.2025

Hepsi oldukça büyüleyici ve gurur vericiydi, fakat bir soruyu sormadan da edemedim: Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak, sadece şanlı bir geçmişi anmak mıdır? Yoksa, ülkeyi yönetenlerin bugün hâlâ o büyük ideali ve sorumluluğu taşıyıp taşımadığını sorgulamak mıdır? Ben, her Cumhuriyet Bayramı’nı ulus olarak içine hapsedildiğimiz güncel somut gerçeklikle yüzleşmek ve Cumhuriyet’in kurucu değeler kümesini yeniden ihya etmek için bir başlangıç fırsatı olarak değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Mitolojik dünyamızdan uzaklaşıp, ruhumuzu acıtan resme bakıp, tam ‘kurtuluş’ yolunda attığımız adımlara yeni bir soluk ve ivme katmalıyız.

Öncelikle, şunu hatırlamakta yarar var; Cumhuriyet ilan ettiren zaruret neydi? Ulu Önder’imizin Cumhuriyet idealinin satır arasında hangi hedefler vardı? Biliyorsunuz ki, Atatürk ve silah arkadaşları, bu topraklarda emperyalist işgale karşı sadece bir zafer kazanmadılar; aynı zamanda bir zihniyet devrimi yaptılar. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ibaresi, yalnızca bir anayasa maddesi değil, yüzyılların alışkanlıklarına ve mutlakiyete boyun eğmeye karşı bir başkaldırıydı. Atatürk, yönetim biçimini değiştirmeyi, Türk tarihinde Osmanlı’nın çöküşünden boşalan otoritenin yerini doldurmak için mi istemişti? Kesinlikle hayır; çünkü tarih, iktidarın el değiştirmesine değil, küllerinden doğan bir ulusun yepyeni bir devlet inşa edişine tanık olmaktaydı.

Ata’mızın ülküsü, yeni devletin ‘ilelebet payidar’ kalabilmesiydi, bunun için, sağlam temeller üzerine oturtulması şarttı. Atatürk, yönetim erkinin yapısal karakterinin ve varoluş felsefesinin de devrimci bir cesaretle dönüştürülmesi gerektiğinden kuşku duymuyordu. Bu yüzden, ‘hürriyet projesini’ Cumhuriyetin ilanından çok önce, 23 Nisan 1920’de başlatmıştı; bu minvalde, erki, hanedandan devletin gerçek sahibi olan millete teslim etmişti. Bu süreç, kurtuluştan kuruluşa kadar uzanacak bir süreçti. Cumhuriyeti ilan ederek, bir halkı yüzyıllar süren ‘tebaa’ kimliğinden ‘devleti yönetmek için iradesine başvurulan özne’ olma mertebesine terfi ettirmiş ve süreci tamamlamıştı.

Peki, bugün “Egemenlik........

© Sonsöz