Hayatımız 2 Saatlik Üniversite Sınavıyla mı Belirlenmeli?
Peki neden?
Sebebi ne yazık ki hepimizin yüreğini sızlatan, gün geçtikçe daha da derinleşen ekonomik sorunlar...
Barınacak yurt sayısı yetersiz. Mecburen tutulan evlerin kiraları fahiş. Ulaşım deseniz cep yakıyor. Bir öğün yemek bile lüks haline gelmiş durumda.
Ve tüm bu yük, omuzlarına daha üniversiteye adım atmadan iş bulma zorunluluğu olarak biniyor gençlerimizin. Maddi zorluklar nedeniyle ailelerin gönderdiği para yetmiyor; çocuklarımız hem geçinmeye, hem de okumaya çalışıyor...
Oysa biz evlatlarımızı hayalleri için, gelecekleri için, bir meslek sahibi olmaları için gönderiyoruz üniversiteye.
Ama gerçek şu ki, üniversite gençliği artık ne tam anlamıyla okuyabiliyor ne de çocukluğunu, gençliğini yaşayabiliyor.
Biz çocuklarımızı okumaları için mi gönderiyoruz üniversiteye,
yoksa birer işçi gibi çalışıp, arta kalan zamanlarında ders çalışmaları için mi?
Evet maalesef ki yıl 2025. Üniversite sınavına başvuran aday sayısı son yılların en düşük seviyesinde. Oysa yıllardır bu sınav, gençlerin kaderini belirleyen en önemli dönemeçlerden biri olarak görülüyordu. Şimdi ise hem başvurular azalıyor hem de sistemin kendisi sorgulanıyor. Peki, ne oldu? Ve daha önemlisi, ne olmalı?
Üniversite sınavı… 2,5 saatlik bir test. 18 yıllık bir hayatın, binlerce saatlik eğitimin, uykusuz gecelerin, bastırılan hayallerin tek bir oturumda ölçülmesi. Aslında hepimiz biliyoruz ki bu sistem bir süredir alarm veriyor. Ama artık gençler de, aileler de,........
© Sonsöz
