menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Cumhuriyet ve kurumları!

18 1
friday

Cumhuriyet’in kuruluş döneminde, pek çok resmi kurum açılmıştır. Cumhuriyet karşıtları bu kurumların bir bölümünü tarihten silerken, bir bölümünü de kuruluş amaçlarına yabancılaşan bir niteliğe dönüştürmüşlerdir.

Örneğin Merinos ve SEKA gibi birer cumhuriyet kurumu olan KİT’lerin (Kamu İktisadi Teşekküllerinin) çoğu özel sektöre peşkeş çekilip yok edilmiştir. Halkevleri, köy enstitüleri ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü kapatılmıştır.

Demokratik sivil toplum kuruluşu niteliğinde olan Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumu 1982’de kapatılıp iktidarların yan kuruluşu niteliğinde olan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’na dönüştürülmüştür.

Cumhuriyet döneminde açılan eğitim enstitüleri, 1982’de önce olumlu bir değişime uğrayıp eğitim fakültelerine dönüştürülmüştür. Ancak bu fakültelere atanan Türk-İslam sentezci kadrolarla ve 1997’de uygulanmaya başlanan Amerikan modeli öğretmen yetiştirme modeliyle, sistem, genelde Cumhuriyet değerlerine karşı olan sendika üyeliğini benimseyen öğretmen yetiştirmeye başlamıştır. Özellikle adını Gazi Eğitim Enstitüsü’nden alan Gazi Eğitim Fakültesi, belirgin bir biçimde adına yabancılaşan bir kuruma dönüşmüştür. 2024’te kurulan Eğitim Akademisi ile de, eğitim sisteminde Cumhuriyetin istediği “fikri hür, irfanı hür ve vicdan hür” öğrenci yetiştirecek öğretmen mezun olamayacaktır.

Kuruluş amacına yabancılaştırılan kurumlar eğitim enstitüleri, geçen haftalarda değinilen kurumlar ile sınırlı değildir. Yabancılaşmanın en çarpıcı olduğu kurumların bir bölümü şunlardır:

Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB). Bu başkanlık inancın vicdanlarda yaşanması, siyasete karışmaması ve sağlıklı bir şekilde öğretilmesi için kurulan bir Cumhuriyet kurumudur. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında sağlıklı bir şekilde çalışan bu kurum, iktidarların tutuculuğuna paralel bir şekilde adım adım Cumhuriyet değerlerinden uzaklaşmıştır. Örneğin DİB Müşavere Kurulu, 1946’dan sonra İslamcı yayınlara onay vermeye başlamıştır. Süleyman Demirel’in başbakanlığında, 1960’larda Kuran kursu açma yetkisi eğitim bakanlığından alınıp DİB’e verilmiştir.

1982 Anayasası’nın 136. maddesine göre DİB, “… laiklik ilkesi doğrultusunda bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirmekle” yükümlüdür. Ancak DİB giderek bu maddeyle hiç bağdaşmayan söylem ve eylemlerde bulunan bir kuruma dönüşmüştür. Örneğin bir diyanetçinin kitabında dinsizliğin "her türlü faziletsizliğin doğmasına ve........

© soL