MOSSAD İmralı’nın altını oyabilir mi?
“Lozan Kürt Enstitüsü” Lozan’da bu yılın mayıs ayında açıldı. Kurucularından Necat Zanyar bir Avukat. Önce soy ismini sonra soy siyasetini terk etmiş. Zira Hüda-Par kökenli. Şimdi Rudaw yazarı. Rudaw, malum Erbil merkezli bir yayın grubu. Barzanici diyebiliriz. Kuruluşunun ardından enstitü başkanı seçilen Zanyar, “Lozan Kürtler için sembolik bir yer” demiş. Bu şehirde imzalanan Lozan Anlaşmasını kastediyor olmalı, Türkiye’nin kuruluşunu Kürtlerin yıkılışı sayıyorlar, biliyoruz. Enstitü açılırken PKK ile bağlantısı olduğu iddia edilmişti ama belli ki böyle bir bağlantısı yoktur. Zanyar da PKK ve liderine oldukça mesafeli. Onları yeterince milliyetçi, Kürtçü, bulmuyor, eleştiriyor.
Bu eleştirilerinden biri bizim basında da haber oldu. Hatta liberal basında rahatsızlık da yarattı. Zanyar, son günlerdeki İmralı görüşmelerinin tutanaklarından yola çıkarak Öcalan’a ciddi eleştiriler yöneltiyordu. Bu eleştirinin odağında, Öcalan’ın MİT görevlilerinin de hazır bulunduğu görüşmelerde, DEM temsilcilerine SDG'den “İsrail'in etkisinde” diye söz etmesi duruyor. Etkiyle de sınırlı değil, Öcalan’a göre İsrail SDG kılığında kendi “Haşti Şabisini” yaratmış durumdadır. Türkçesiyle “Halk Seferberlik Güçleri” Irak'ta faaliyet gösteren İran destekli bir paramiliter grup. Öcalan SDG’ye bakınca İsrail destekli bir paramiliter grup görmektedir. Malum SDG diye kodlanan yapının açılımı Suriye Demokratik Güçleri. Yani Suriye’deki “de facto” Kürt özerk yönetiminin silahlı gücü. Devletin söylemi bu silahlı gurubun PKK’nın kontrolünde olduğu yönündeydi. Halbuki Öcalan, tam tersine İsrail’in kontrolüne dikkat çekiyordu.
Gerçekten de görüşme tutanakları sonradan sızdırıldı. Öcalan’ın söylediklerinin özeti budur. SDG, İsrail’in kontrolündedir, “Terörsüz Türkiye” süreci bu kontrole karşı devreye sokulmuştur. SDG’yi İsrail’in “Haşti Şabisi” olmaktan çıkaracak tek kişi Öcalan’dır. Masadaki pazarlığın özetidir.
***
“Sızdırıldı” demem lafın gelişi. Bu tutanakların basılı hale getirilip örgütte dağıtıldığını biliyoruz. Yani tutanağın içeriğinden her PKK’lının bilgisi vardır ve sessizlikle geçiştirilmiştir.
Fakat metinde “normal bir düzlemde” gürültü yaratacak pek çok başka şey var. Sadece SDG ile ilgili iddialardan söz etmiyorum. Sözgelimi Öcalan huzurda bulunan MİT görevlilerinden birine “30 yıldır beni koruyorsunuz, biliyorum” diyor. Zanyar, bu sözlerin örgüt üyelerini rahatsız etmemesini şaşırtıcı buluyor. Şaşırtıcıdır.
Görüşmede bir değil üç MİT yetkilisi yer alıyor. İçlerinden Ahmet olarak anılanı Öcalan'ın güvenliğini arttırmak üzere yeni görevlendirilmiş. Öcalan hepsiyle çok samimi bir konuşma tonu tutturuyor. Hukuklarının oldukça yıllanmış olduğu birbirlerine hitaplarından bellidir. Ayrıca, Öcalan'ın eski MİT başkanı Emre Taner ve mevcut MİT başkanı İbrahim Kalın'la da oldukça samimi olduğu anlaşılıyor. Son masada, eskisinden farklı olarak açık bir samimiyet var! Bu samimiyet anlaşılmadan, masadaki “barış” ruhunu anlamak mümkün değildir.
***
İmralı’da SDG için yapılan bu değerlendirme siyaset düzleminde de çok çeşitli biçimlerde dillendiriliyor. Örneğin DEM’li Sezai Temelli, “Türkiye'de barışı inşa etmek belki İsrail'i de durduracaktır;........
© soL
