menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Muhalefetsiz olmaz mı?

29 2
09.09.2025

Dilerseniz tartışmaya, soruyu farklı bir biçimde formüle ederek başlayalım: “Sermaye düzeni açısından çok partili demokrasi bir zorunluluk mudur?”

Kanımca bu sorunun cevabı “genel olarak evet, olağanüstü dönemlerde hayır” ve müsaadenizle bu hafta bunu açmaya çalışacağım. Zira sermaye düzeninin siyaseti bu çerçevede ele alındığında, Türkiye’de son günlerde, son yedi-sekiz ayda, hatta son yirmi üç yılda yaşananlar demokrasi-totalitarizm ikiliğinin ötesinde kavranabilir hale gelir ve Türkiye’nin ilericileri olarak bugün buna çok ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.

Sadede gelmeden önce uzunca bir çözümleme sunmam gerekecek, peşinen sabrınıza sığınıyorum…

***

Konuyu açmak için, başlangıçtakinin yanına bir soru daha ekleyelim: “Sermaye düzeninde çok partili siyasetin mantığı nedir?”

Son sorunun cevabının, “Çünkü insanlık tarihsel gelişiminin bir noktasında demokrasi erdemine erişti, bunu içselleştirdi ve şimdi de bu kazanımından vazgeçmez” olduğunu zannedenler ziyadesiyle yanılıyor. İçinde yaşadığımız toplumun temelinde olan sınıfsal eşitsizlikleri sorgulamayıp bunları veri alan, toplumu yoksuluyla varsılıyla bir “bireyler yığını” olarak gören ve her bireyin iradesini bir oy yoluyla bir siyasi aktöre teslim etmesi üzerine kurulu olan günümüz temsili demokrasisi, “demokrasi” fikrinin olsa olsa bir karikatürüdür. Bu karikatür, toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan yoksul emekçilerin siyasete katılması ve özneleşmesi değil, aksine siyasetin dışında tutulması ve pasifleştirilmesi üzerine kuruludur.

Böyle bir demokrasinin, pasif katılımcıları tarafından vazgeçilmez bir ilke olarak sahiplenilip savunulmasını beklemek saflık, bu olmadığında suçu söz konusu kitlelerde bulmak ise saçmalıktır. İnsan bilinçli bir canlıdır ve öznel biçimde parçası olmadığı şeyleri güçlü biçimde sahiplenmesi çok zordur. Kuşkusuz insanlar, üzerlerinde hiçbir etkiye sahip olmadıkları futbol takımı, pop müzik yıldızı gibi dışsal özneleri fanatikçe sahiplenebilirler ve kuşkusuz kapitalist demokraside siyasi partilerin de seçmen tabanlarının bir bölümü böyle insanlardan oluşur. Ama fark edeceğiniz üzere bu, demokrasinin kavramsal düzeyde sahiplenilmesi değildir, hatta tam tersidir.

Bu nedenle, temsili demokrasinin açık ya da örtük biçimde rafa kaldırıldığı olağanüstü dönemlerde suçu “koyun gibi despotlara oy veren cahil yoksullarda” bulan orta sınıf liberalizmi, ahmakça bir elitizmden başka bir şey değildir. Bu dönemler olsa olsa........

© soL