Yalanın büyüğü
Yalanların cirit attığı yerde, hele o yer koskoca bir ülkeyse, yalanlar arasından büyüklerini ayırt etmek, mümkünse, en büyüğünü seçmek önem kazanır. Seçince ne olacak denirse, ufak tefek yalanlarla uğraşmaktan kurtulmak az şey sayılmaz. Yoksa, işi gücü bırakıp yalanlarla haşır neşir olmaktan başka çare kalmaz ki, evlerden ırak.
Gerçi yazı böyle başladı ama, yalanın büyüğü nasıl anlaşılır sorusu ile devam etmeyecek. Bu tür bir sorunun en geçerli yanıtı, “duruma göre” olabilir. O da doğru bir yanıt olmakla birlikte, kaçamak sanılması mümkündür. Oysa, gerçekten, büyük, hele en büyük yalanı belirlemek, yalanı söyleyene, işitene, işitip de önlemini almak zorunda olana göre değişir. Standart bir yol, yöntem aramak boşunadır.
Alman faşizminin geçmişi ile az çok ilgilenmiş olanlar, sözün Hitler ile onun sadık adamlarından Goebbels’e geleceğini tahmin etmişlerdir. Aslında bu “büyük yalan” deyişinin, Hitler’in propaganda bakanı, ölmeden hemen önce bir günlüğüne başbakanı, Dr. Paul Joseph Goebbels’in buluşu olduğu çok yaygın bir inanış olsa da, bunun o kadar da güvenilir bir bilgi sayılamayacağına ilişkin itirazlar var. Hele bunun bir terim olarak ilk kullanılışının onuru mu onursuzluğu mu, daha ne onursuzlukları bulunduğuna göre, ikisi de söylenebilir, Hitler’in kendisinden başka kimsede aranmamalı. Kavgam adlı kitabında, 1925’de, Almanya’nın ilk dünya savaşındaki yenilgisini Nazi yanlısı general Ludendorff’a yıkmak isteyen Yahudilere karşı silah arkadaşını........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein
Rachel Marsden
Joshua Schultheis