menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türkiye Mısır olur mu?

75 15
09.07.2025

Türkiye süreklileşmiş ve çoklu bir kriz konjonktüründen geçmeye devam ediyor, üstelik bu kriz adım adım Türkiye kapitalizmin yapısal krizine doğru evriliyor. İstanbul Sanayi Odası bir süre önce Türkiye kapitalizminin en büyük 500 şirketine dair verileri paylaşmış, tablonun büyük şirketler açısından pek de parlak olmadığını ortaya koymuştu. Pazartesi günü, ikinci büyük 500 şirkete dair veriler de yayınlandı ve onların da benzer bir durumda olduğu görüldü. Korkunç derecede yoğun bir emek sömürüsüne rağmen 2024 yılında zarar eden şirket sayısı 157’ye çıktı ve 1997’den bu yana en yüksek seviyeye ulaştı, finansman giderlerinin faaliyet kârına oranı ise yüzde 80.9’a yükseldi

Talebi düşürme hedefli Şimşek programı her şeyden önce emekçi halkın boğazını sıkıyor bu doğru ama düşük değerli döviz-yüksek faiz ikilisi üzerine kurulu politikalar sanayi burjuvazisinin de canını sıkıyor; çünkü çarkları yavaşlatıyor, kârları düşürüyor. Uluslararası piyasalarda sadece fiyat rekabeti ile ayakta kalabilen şirketler dolar kurunun yapay bir şekilde düşük tutulmasıyla bu rekabetten mahrum kalıyor; bu kadar yüksek faiz ise borçlanma maliyetlerini artırıyor, burjuvazi krediye ulaşmakta zorlanıyor.

Öte yandan sıcak paraya inanılmaz yüksek faizler verilmesine rağmen istenilen ölçüde sıcak para Türkiye’ye girmiyor, giren de elbette ki bir hukuk devleti ya da demokrasi talebi olduğu için değil ama karşısında öngörülebilir bir Türkiye göremediği için kolaylıkla çıkıp gidiyor. 19 Mart sonrası kaçan para hala geri gelmiş, Merkez Bankası’nın erittiği rezervler hala yerine konulabilmiş değil.

Türkiye kapitalizminin krizi ve kısıtlılıkları, belki tek başına değil ama başat diyebileceğimiz bir şekilde iktidarın seçimsizleştirme siyasetinin sınırlarını da belirliyor. Eğer 19 Mart operasyonuna halk direnmese ve sokak siyasete dâhil olmasa, yani daha “yumuşak” bir geçiş söz konusu olsa belki o kadar para Türkiye’den kaçmayacak ve sadece İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla yetinilmeyecek, İBB’ye kayyım da atanacak ve CHP kurultayı da iptal edilecek, yani topyekûn bir tasfiye operasyonuna girişilecekti.

Ancak sokağın direnişi Türkiye’de parametreleri değiştirdi ve sermaye krizin daha da derinleşeceğini görerek hızlıca Türkiye’den kaçtı. Bu kaçış Şimşek programının yol haritasını alt üst etti ve ekonomideki kırılganlığı daha da artırdı, iktidarın muhalefetsiz ve seçimsiz bir Türkiye adına yapacağı topyekûn tasfiye operasyonunu durduran ve zamana yayılmasını sağlayan da bu oldu.

30 Haziran’daki CHP kurultayı davası tartışması bunun bir örneğiydi. Davanın ertelenmesinin........

© soL