Cumhuriyet: Dün, bugün, yarın
Kökenleri Antik Yunan ve Roma İmparatorluğu’na kadar uzanmakla birlikte, cumhuriyet kavramının modern zamanlardaki kullanımı esas olarak tek bir şeye, monarşi ile yönetilmemeye, monarşi karşıtı bir rejime işaret eder.
Ancak bu minimum tanımın dışında bir de kavramın kökenindeki “res publica”ya bakmak gerekir ki bu da “kamunun işleri”, “kamusal şeyler” anlamına gelir; yani cumhuriyet, monarşi karşıtlığıyla birlikte aynı zamanda kamusal olanla, kamunun çıkarlarıyla ve ortak iyiyle sıkı bir bağlantı içerisindedir.
Bizde 1923’e kadar cumhuriyetçiliğin kendisine ayağını basacağı bir zemin bulunduğunu söylemek güçtür, Tanzimat aydınlarından Meşrutiyet aydınlarına uzanan bir ölçekte, cumhuriyet fikrini ve rejimini savunan isimlere ve ekollere pek rastlanmaz.
Hem Jön Türkler hem de İttihatçıların tahayyül edebildikleri siyasi rejim en fazla meşruti/anayasal monarşi olabilmiştir; yani padişahın keyfi yönetimini engelleyecek bir anayasa ve yetkilerini bölüşeceği bir parlamento.
Milli Mücadele’yi yöneten kadrolar için de aynı durum geçerlidir; hepsi büyük ölçüde hala padişahçıdır, padişahın ve sarayın kutsiyetini tartışmaya açmazlar, sadakatleri ve sorumlulukları ona karşıdır, bundan vazgeçemezler.
Ancak bir istisna söz konusudur: Mustafa Kemal. O, -komünistler hariç- kendi kuşağının bütün subaylarından ve hatta sivillerden farklı olarak padişaha bir sadakat duymamakta, monarşi dışı başka bir rejimi, adlı adınca söylemek gerekirse cumhuriyet rejimini tahayyül edebilmektedir.
Daha da ileri giderek şunu söyleyebiliriz: Mustafa Kemal olmasaydı da Milli Mücadele’nin kazanılabilmesi ihtimali vardır, ama mücadeleyi yürüten kadrolardan onun dışındaki hiçbiri bir cumhuriyet kurmaya cesaret edemeyecektir; “formasyonları buna uygun değildir” de diyebiliriz.
Bu nedenle 1923 Cumhuriyeti’ni bir istisna olarak görmek gerekir; elbette ki egemenliğin gökyüzünden yeryüzüne inişinin, sekülerleşmenin, anayasacılığın, parlamentonun, hukukla yönetmenin Osmanlı’ya uzanan kökleri vardır ama cumhuriyetçi bir radikalizmi Mustafa Kemal adeta tek başına var etmiştir.
Açıkça söylemekte bir mahsur bulunmuyor; 1923 Cumhuriyeti bir burjuva cumhuriyetidir, 1923 1908’le birlikte bizim burjuva devrimimizin ikinci aşamasıdır.
“Burjuva” sözcüğünün kimi sol-kemalist arkadaşlar nezdinde küfür sayılması iyidir ama tarihsel gerçekleri inkâr etmenin de kimseye faydası yoktur. Bizim burjuva devrimimiz emperyalist işgale karşı verilen bir mücadeleden neşet etmekle birlikte bütün burjuva devrimlerinde olduğu gibi yönü........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d