menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kurbağanın maraz ruh durumu ve jeopolitik

31 1
yesterday

En azından güçlü tarım ilaçları ya da zehirleri yaygınlaşana kadar çok yakınımızda ve çok sayıda yaşayan bir canlı olduğu için kurbağanın neredeyse her kültürde ağırlıklı bir yeri vardır. Görmesek bile mutlaka sesini duyduğumuz bir türdür.

Kurbağa birçok yer gibi yaşadığımız topraklarda da bereketin simgesi olarak görülür. Bu da suda ve karada yaşayan bir hayvan olmasından ve yağmurla ilişkisinden kaynaklanıyor. Su varsa kurbağa var, su yoksa hiçbirimiz yokuz.

Kurbağayla ilgili en yaygın konu başlıklarından biri kurbağa etkisi denen olgu. Bir yanıyla düşündüğünüzde ürkütücü ve vahşi bir deneyin yansıması. Hani işte yavaş yavaş ısıtılan suyun içerisinde... Bu deney başka bir amaçla yapılırken bir böyle bir çıkarıma yol açmış ya da sırf bu önermeyi sınamak için mi gerçekleşmiş bilmiyorum. Neyse geçelim. Benim değineceğim mesele buna dair değil. Türkiye’deki çürüme hali ele alınırken bu deneye yeterince atıf yapılıyor.

Benim seçtiğim kurbağa teması hayvanların kişileştirilmesine dayanan bir edebi türle ilişkili. Fabl dediğimiz bu türü biz çocukken okullarda bayağı işlerlerdi. Türün yaratıcısı mıdır bilemem ama bilinen en eski ustalarından biri Ezop. Günümüzden kabaca 2500 yıl önce yaşadığı, Trakya’da doğduğu ve Afyon/Emirdağ’da öldüğü düşünülen bir hikâye anlatıcısı. İlk bakışta çocuksu basitlikte gelen öykülerinin kahramanları insan dışındaki canlılar. Öykünün sonunda de hep bir ders, bir öğüt var.

Bunlardan biri akreple kurbağanın hikayesidir. İçinde enayilik, ihanet ve pişmanlık barındırır. Türkiye’de çok sık gördüğümüz siyasal ittifak veya bağlaşıklıklar bağlamında gündeme gelir. Ancak bu öyküde bana göre esas oğlan akreptir. Kurbağa “Allah affetsin kandırıldık” pozisyonunda ikincil bir roldedir. Akrep ile kurbağanın hikayesi o yüzden kurbağanın ruh durumunu konu alan bu yazıyla doğrudan ilişkilendirilemez.

“Suriye’de durum karışık” saptamasıyla söze başladığımızda en az 15 yıllık bir dönemi ele alabiliriz. Bu saptamanın son 12 ayı kapsayan kısmına baktığımızda da görüntü değişmez.

Bir kere ortada bir devlet yok. ABD, İsrail, İngiltere ve Türkiye’nin başını çektiği bir girişim ortaklığı o devleti yok etmek için 11 yıl uğraştı ve başarılı oldu. Şimdi o ortaklığın yeni hedefi eskisinin yerine geçecek bir yapının kurulması. Yok etmek kolay olmadı, kurmak ise daha da güç görünüyor. Üstelik jeopolitik düzlemde bu kuruluşa karşı durabilecek hiçbir kayda değer güç ortada yok. Rusya, Çin veya “Küresel Güney” başlığı altında........

© soL