Kasıt, masumiyet ve hata
Geçen hafta Türkiye’de yaşananlar ve Barış Terkoğlu’nun bir sözünden çıktı bu yazının konusu. Türkiye’nin en yiğit gazetecilerinden Barış Terkoğlu Onlar TV’nin geçtiğimiz Perşembe akşamındaki yayınında mealen şunları söyledi:
“Başımıza gelen her şeyden bir ders çıkartmak durumundayız. Ergenekon kumpasından sonra biz şu dersi çıkardık. Cumhuriyeti o çok güvendiğimiz kurumlar korumayacaklardı. Cumhuriyeti korumak vatandaşların göreviydi. Bu konuda en çok bel bağlanan TSK mensuplarının büyük çoğunluğu kendi silah arkadaşları açık bir haksızlığa uğrarken bir hapishane ziyareti bile yapmaktan çekindiler.
Şimdi CHP’nin başına gelenlerden de çıkartılması gereken dersler var. Öncelikle belediyeciliğin bir kamu hizmeti olduğunun anlaşılması lâzım. Belediyecilik şirketlerle, işadamlarıyla yapılacak bir iş değil.”
Terkoğlu’nun sözleri Akepe/Mehape rejiminin aylardır sürdürdüğü belediye operasyonları konusunda düşündüklerimi dile getirmek konusunda bana cesaret verdi açıkçası. Ortada siyasi bir kasıt olduğu, adli görünümlü operasyonlarla özgürlüğünden edilenlerin büyük bölümünün masum oldukları açıktı ama gizlenemeyecek gerçek ise ortada ciddi bir hatanın da bulunduğuydu.
Aynı programda Murat Ağırel’in verdiği bir örnek var. Bir belediye şirketi ihaleye çıkıyor. İhaleyi “kazanan” inşaat şirketi, belediye şirketi yöneticilerine araç tahsis ediyor. Belediye şirketinin savunması bunun “usulden” olduğu yönünde. Yanlış değil. Yani bunun bir usul haline getirildiği yanlış değil. Akepe/Mehape rejiminin her kurumunun her ihalesinde rastlanan bir uygulama bu. Yanlış olan bu “usul”ün kendisi. Sayıştay’ın -henüz bitkisel hayata sokulmamış olduğu dönemlerde- kesinlikle usulsüz olduğunu sürekli olarak raporlarında belirttiği bir uygulama bu. Neden belirli bir bedel karşılığı alınacak hizmete böyle bir kalem eklensin ki! İlle ihale yapacağız, bir şirkete vereceğiz diyorsanız, o araçların tahsis bedelini de düşürürsünüz ana toplamdan. Böylelikle halkın cebinden patronlara daha az kaynak aktarılmış olur. Bunu akıl edebilmek ne kadar zor olabilir? Bizden öncekilerden de yapıyordu gibi bir savunma olur mu?
Biraz kavramsal düzleme ve geçmişe gidelim. Son beş yıla kadar hep büyük kentlerde yaşadım. Belediye dediğimiz kurum hep hayatımın içinde oldu. Aklım erdiğinde anımsadığım ilk İstanbul Belediye Başkanı Ahmet İsvan’dı. 1973’te seçilen Ahmet İsvan Halk Ekmek fabrikalarını kuran isimdi. Görevi ondan 1977 yılında devralan Aytekin Kotil’in kendi hayatıma da dokunan icraatını daha net anımsıyorum. 1979 yılında ilk açılan Taksim-Zincirlikuyu otobüs hattı. Özel arabası olanların değil, toplu taşıma kullananların gidecekleri yerlere daha hızlı ulaşabilmelerini sağlayan bir yöntemdi. O zaman belediye........
© soL
