menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İsviçre, Belçika, Lübnan

13 15
21.07.2025

Kıbrıs sorunu dediğimiz konunun çağdaş aşaması neredeyse 70 yaşında. Kıbrıs adasında yaşayan halklar var. Bunların ikisi daha kalabalık, diğerleri çoğu zaman küsurat muamelesi görüyor. Uluslararası ilişkilerde istisnai bir durum değil. Adanın meşru sakinleri arasında Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler dışında, Ermeniler, Maruni Hristiyanlar ve Yahudiler de bulunuyor. Son derece anlaşılır bir Doğu Akdeniz karışımı.

Kıbrıs müzakerelerinin Annan Planı’yla sonuçlanan aşamasında Federasyon çözümü tartışılırken iki model gündeme gelirdi. Federasyon olsun tamam ama İsviçre gibi mi olsun, Belçika gibi mi? Aradaki farkın teknik izahatı sayfalar sürebilir. Şu kadarını söyleyip geçelim. İsviçre’deki sistemde oradaki konfederal sistemi oluşturan parçaların yani kantonların zaman içerisinde yetkilerini merkezi iktidara devretmeleri sonucu federasyona evrilen bir mekanizma söz konusuyken, Belçika’da bu süreç tersine işliyor. Bölgeler giderek daha fazla hareket serbestisi kazanıyorlar.

Türkiye’nin, Yunanistan’ın, Birleşmiş Milletler’in, ABD’nin, B. Britanya’nın, Avrupa Birliği’nin, Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler’in onlarca uzmanı, Belçika’dan şu alınabilir, İsviçre’den bu alınabilir diye kafa patlatır, bilgi yarıştırırlardı. Kimsenin aklına da başka bir yere, örneğin “Lübnan’a bakalım” demek gelmezdi. Bunun birçok sebebi var ama en önemlisi buna benzer bir modelin 1960 Cumhuriyeti’nde denenmiş ve duvara toslamış olmasıydı. Hatırlatalım mı, 1960 modeli Cumhurbaşkanı’nın Kıbrıslı Rum, yardımcısının Kıbrıslı Türk olmasını öngörüyordu.

Ne diyorduk? Lübnan’a bakmayalım! Neden?

Lübnan’ın bağımsızlığını kazandığı tarih bile tartışmalı. 22 Kasım 1943’te bağımsızlığını ilan etmiş ama Fransız manda yönetiminin resmen ortadan kalkması neredeyse iki yıl sonra, 24 Ekim 1945’te.

1943’de benimsenen El Misak El Vatani yani ulusal ant bugün dahi ana hatlarıyla yürürlükte. Buna göre Lübnan Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı Maruni Hristiyanlardan, Başbakan Sünni Müslümanlardan, Meclis Başkanı Şii Müslümanlardan, Başbakan Yardımcısı ve Meclis Başkan Yardımcısı Rum Ortodoks Hristiyanlardan, Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreteri Dürzilerden seçiliyor. Ulusal Ant’ın dayandığı temel 1932 tarihli nüfus sayımı. O zaman Hristiyanlar yüzde 51, Müslümanlar yüzde 42 sayılmış. Şu anda ise nüfusun kabaca üçte ikisi Müslüman üçte biri Hristiyan. Kabaca diyorum zira ülkede neredeyse 100 yıldır resmi bir nüfus sayımı yapılamıyor. Ne güzel, ne başarılı model değil mi?

Ulusal Ant salt iktidarın etnik ve dinsel gruplara göre paylaşımını düzenlemiyor. Buna göre, Hristiyanlar Lübnan’ın Arap dünyasının bir parçası olduğunu ve her sıkıştıklarında Batılıları yardıma çağırmamayı kabul ederken, Müslümanlar ise Lübnan’ın Suriye veya herhangi bir Arap oluşumuyla birleşmemeyi taahhüt etmişler. İki taraf da sözünü........

© soL