Teslimiyetçi sendikacılığın sefaleti!
Türk-İş ve Hak-İş yönetimleri, yaklaşık 600 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) sözleşmesini imzaladılar. Yedi ay boyunca işçileri oyalayan sendika bürokrasisi, başlangıçta önerdikleri yüzde 100’ün üzerindeki taleplerinden vazgeçip yüzde 33’lük bir sefalet zammına imza attılar.
Türk-İş üst yönetimi, tabanın da baskısıyla bir eylem programı hazırladı ancak bu program da işçi katılımı ve AKP Hükümetini etkilemesi açısından yeterince güçlü olamadı. AKP “yandaşı” konumunda olan Hak-İş ise, yemek boykotu gibi birkaç sembolik etkinlik dışında eylem düzeyinde bir varlık gösteremedi.
Türk-İş’in talepleri kamu işveren sendikası TÜHİS tarafından kabul edilmeyince bu konfederasyon 500 işyerinde grev kararı alacağını duyurdu. Maden işçilerinin Eti Maden işyerinde 1 Ağustos 2025 tarihinde başlayacağı ilk grev, 31 Temmuz 2005 akşamı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kararnamesi ile 60 gün süreyle ertelendi. Erteleme üzerine grev yeniden başlamayacağı için sonuç itibariyle grev yasaklanmış oldu.
Türk-İş yönetimi de bu kararı sineye çekip Saray’la anlaşma yolunu tercih etti. 2 Ağustos 2025 günü de hem Türk-İş, hem de Hak-İş yönetimi, TÜİK’e (Türkiye İstatistik Kurumu) göre Temmuz 2025 itibariyle sahte enflasyonun yüzde 33,52, İstanbul Ticaret Odası’na göre yüzde 42,48 ve ENAG’a (Enflasyon Araştırma Grubu) göre ise yüzde 65,15 olarak belirlendiği bir ortamda yüzde 33’lük zamma evet dediler.
Ülkemizde Türk-İş’in verilerine göre açlık sınırı (dört kişilik bir ailenin sadece gıda harcaması) 26 bin 413 liradır. Yoksulluk sınırı ise (dört kişilik bir ailenin gıda, kira, yakıt, su, elektrik, ulaşım gibi zorunlu harcaması) 86 bin 36 liradır.
Konfederasyonların teklifinde 2025’in ilk altı ayı için net ortalama ücret teklifi 58 bin 325 lira idi. İkinci altı ay için teklif ise 87 bin 453 liraya geliyordu. Aslında sendikaların talebi yoksulluk sınırı düzeyindeydi.
Kamuda ortalama net ücret 37 bin lira dolayındaydı. KÇP’ye göre imzalanan sözleşmeyle bu ücretler ilk altı ay için 46 bin liraya, ikinci altı ayda da 52 bin lira düzeyine gelmiş olacak.
Sadece kiraların 20-25 bin lira olduğu bir ülkede 45-50 bin liralık bir gelirle iki çocuklu dört kişilik bir aile nasıl geçinecektir? Sendikalar, yoksulluk sınırı düzeyindeki taleplerinin bile yarısına razı oldular.
Kaldı ki kısa bir süre sonra vergi diliminin yüksekliği nedeniyle işçilerin net gelirinde de bir düşme olacaktır. Yoksullaşma kendini daha fazla hissettirecektir. O nedenle tabandaki işçinin de tanımlamasıyla Türk-İş ve Hak-İş’in imzaladığı bu sözleşme bir “sefalet sözleşmesi”dir.
Türkiye işçi sınıfı tarihindeki toplu sözleşme ve grev mücadelesine baktığımız zaman özellikle Türk-İş bünyesindeki sendikaların dönemin özelliklerine göre hareket ettiği görülmektedir.
Solun görece yükseldiği ve DİSK’in de etkin bir sendikacılık yaptığı 1960’lı, 1970’li yıllarda Türk-İş içersinde de “sosyal demokrat” eğilimli sendikaların belli bir etkinliği söz konusuydu. 12 Mart 1971 muhtırası sonrasında sosyal demokrat sendikalar önce........
© soL
