menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sağ bloğa karşı Cumhuriyetçi Cephe

19 1
19.05.2025

2013 yılındaki bir afişte Menderes, Özal ve Erdoğan’ın fotoğrafları yer alıyordu. Adnan Menderes, Demokrat Parti’nin (DP) lideri ve partisinin iktidar olduğu dönemin (1950-1960) başbakanıydı. Menderes’in fotoğrafında “astınız” ifadesi vardı.

Turgut Özal da, ANAP (Anavatan Partisi) lideri ve 1983-1989 döneminin başbakanıydı. Özal’ın fotoğrafında da “zehirlediniz” ifadesi yer alıyordu. Tayyip Erdoğan da AKP’nin (Adalet ve Kalkınma Partisi) lideri ve 2003-2014 yılları arasında başbakanlık yapan bir siyasetçidir. Erdoğan için afişte de “yedirmeyiz” ifadesi vardı.

Aslında bu afiş, Türk sağının tarihsel sürecini özetleyen bir afiştir. Tabii ki burada AP’nin (Adalet Partisi) lideri Süleyman Demirel’in fotoğrafı eksiktir. Demirel, 1965-1993 yılları arasında farklı yedi hükümette 10 yıl 5 ay başbakanlık görevinde bulunmuştur.

Süleyman Demirel’in daha önce AKP’ye ve Tayyip Erdoğan’a yönelik eleştirel tavrı nedeniyle fotoğrafta yer almadığı tahmin edilebilir. Özal ve Demirel, başbakanlık görevlerinden sonra Cumhurbaşkanlığı da yapmışlardır. Erdoğan da halen Cumhurbaşkanı’dır.

Ülkemizdeki sağ tarihsel blok, Demokrat Parti döneminde oluşmaya başladı. DP, esas itibariyle ticaret burjuvazisi ile büyük toprak sahiplerinin çıkarlarını gözetiyordu.

Özellikle Türkiye’nin 1952’de NATO’ya girmesiyle birlikte antikomünist propaganda yaygınlaşmaya başladı. İlk komünizmle mücadele derneklerinin kuruluşu da, bu tarihlere rastlar.

Dincilik ve milliyetçilik, sağ bloğun iki temel ideolojik dayanağıydı. Daha önce Türkçe olarak okunan ezan, DP döneminde Arapça okunmaya başladı. Tarikatların ve cemaatlerin gelişimine olanak sağlandı. 1950’lerin ikinci yarısından itibaren ekonomik sorunlar baş gösterdi.

Döviz bunalımı, 1958 devalüasyonu ile birlikte 1 Doların 2.80 TL’den 9.00 TL’ye çıkması, pek çok tüketim ve yatırım mallarında daralmaya ve tıkanıklığa yol açtı. Menderes yönetimi muhalefeti, basını ve gençlik hareketini susturmak için bir baskı rejimine yöneldi.

27 Mayıs 1960 darbesiyle DP iktidardan düşürüldü. Bu darbede, ordunun sanayi sermayesinin çıkarlarını gözetmesi önemli rol oynadı. DP’nin sermaye birikim modelinin tıkanması üzerine sanayi sermayesinin çıkarlarına uygun iç pazarı önceleyen montajcı bir ithal ikameci model, yaşama geçirildi.

İthal ikameci modelde, kapitalistlerin mallarının iç pazarda satılması açısından 1961 Anayasası ile de işçi ve memurlara sendikal ve sosyal güvenlik hakları sağlandı. Kuşkusuz 1961 Anayasası, nispi bir özgürlük ortamı da sağlıyordu, sol kitapların yayınlanması ve ilk yasal sosyalist bir partinin, yani TİP’in (Türkiye İşçi Partisi) 15 milletvekili ile parlamentoda etkinlik kazanması da, egemen sınıfların hoşuna gitmedi.

DP’nin devamı olan Adalet Partisi, 1965’te tek başına iktidara geldiğinde bu anayasadan rahatsız olmaya başladı. AP, Meclis’in denetim yetkilerini sınırlamak ve 1961 Anayasası ile yeni oluşturulan Anayasa Mahkemesi’nin hükümetin icraatını sınırlayıcı etkisinden kurtulmak istiyordu.

Demirel’in AP’si de, dinci ve milliyetçi söylemleri ön plana çıkarıyordu. Bu arada işçi ve öğrenci hareketi de toplumda etkinlik kazanıyordu. Sendikal örgütlenmeyi kısıtlayan yasaya karşı yapılan 15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişi, sermaye sınıfını iyice ürkütmüştü.

Nitekim 15-16 Haziran direnişi sonrası Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç’ın şu ünlü sözü çok dikkat çekicidir: “Sosyal uyanış ekonomik gelişmeyi aşmıştır”. Bu söz, egemen sınıfların, daha geniş tanımıyla sağ tarihsel bloğun yaklaşımını ortaya koyuyordu.

Orgeneral Tağmaç’ın bu sözünden 9 ay sonra 12........

© soL