menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

1989 Baharı’ndan 2025 Baharı’na

24 1
03.04.2025

Türkiye, bu mart ayında da sosyal ve siyasal yönden hareketli bir sürece girdi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması üzerine 19 Mart 2025’ten itibaren başlayan eylemlilik süreci Saraçhane mitingleri, ülkenin birçok yerinde AKP iktidarına yönelik protesto hareketleri ve 29 Mart’ta Maltepe’de iki milyondan fazla insanın katılımıyla gerçekleşen büyük bir mitingle daha üst boyuta taşındı.

Bu eylemlilik süreci, sadece İBB Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu’nun tutuklanmasına yönelik bir protesto hareketi olmayıp AKP iktidarının 20 yıldan fazla uzun süren baskıcı yönetimine, diğer bir ifadeyle “Tek Adam Rejimi”ne karşı bir tepki olarak değerlendirilebilir.

Kuşkusuz ekonomik zorluklar, derin yoksulluk ve gelir dağılımın iyice bozulması da kitleleri harekete geçirmektedir. Özellikle gençlerin geleceksizlik kaygısıyla cesur direnişi, halkın korku duvarını aşıp bir toplumsal muhalefet hareketi halinde mevcut siyasal İslamcı rejimin otoriter ve faşizan gidişine bir tepki olarak ortaya çıkıyor.

Bu süreçte işçi sınıfının örgütlü ve kitlesel bir katılımından ziyade bireysel katılımlarının daha fazla olduğu dikkati çekmektedir. DİSK, KESK ve Birleşik Kamu-İş gibi sendikal yapılar aktif olarak katılım sağlamakla birlikte işçilerin sendikal anlamda daha örgütlü olduğu ve niceliksel anlamda daha ağırlıklı olan Türk-İş ve Hak-İş gibi kuruluşların yönetim düzeyinde pek sesi çıkmadığı, eylemlere katılımının da söz konusu olmadığı ortadadır.

Bu yıl Türk-İş ve Hak-İş’in üyelerini kapsayacak düzeyde 600 bin işçiyi ilgilendiren kamu sözleşmeleri gündemdedir. Her iki konfederasyon, hükümete daha doğrusu kamu işveren sendikalarına tekliflerini vermiş ancak işveren tarafından henüz bir cevap alınamamıştır.

Konfederasyonların ortak teklifinde, işçinin taban ücretinin brüt 54 bin liraya çıkarılması ardından da yüzde 50’lik zamla en düşük ücretin brüt 81 bin liraya yükseltilmesi talep edilmiştir. En düşük ücret bu zam talebiyle birlikte net 60 bin lira dolayına gelmektedir. Yoksulluk sınırı ise 75 bin lirayı geçmiştir.

AKP Hükümeti’nin asgari ücrete yaptığı yüzde 30’luk zam dikkate alındığında ve iktidarın bu zam düzeyde ısrar etmesi halinde kamu sözleşmelerinde uyuşmazlığın çıkması mümkün gözükmektedir. Ancak sendikaların nasıl bir tepki vereceği şimdilik pek net değildir.

Oysa 1989 yılının böyle bir mart ayında ve takip eden süreçte 600 bin kamu işçisini ilgilendiren sözleşmelerde Türk-İş ile Turgut Özal’ın başbakan olduğu ANAP (Anavatan Partisi) iktidarı arasında ciddi sürtüşmeler çıkmış ve 89 Bahar Eylemleri denilen olaylar meydana gelmişti. Şimdi kısaca o tarihteki olayları hatırlamaya çalışalım.

Kamu kesiminde çalışan işçiler, 1989 yılının mart, nisan ve mayıs aylarında 600 bin işçiyi kapsayan toplu sözleşme görüşmelerinin uyuşmazlığa uğraması üzerine ANAP iktidarına karşı protesto eylemleri yaptılar.

1989 Bahar eylemleriyle Özal yönetimine ciddi tepkiler oluştu. Bu eylemlerde, on binlerce işçi, işyerlerinde direniş, iş yavaşlatma, viziteye toplu çıkma, fazla mesaiye kalmama, vezne önünde kuyruk........

© soL