menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Elhamdüllillah, sosyalistiz”: New York, Müslüman bir belediye başkanına hazır mı?

21 0
21.06.2025

1989 yılında Hint asıllı 32 yaşındaki başarılı yönetmen Mira Nair, Uganda’nın en prestijli okulu Makerere Üniversitesi’ne girerken oldukça heyecanlıydı.

Hint asıllı yönetmen Mira Nair

Kolonicilik ve sömürgeciliğe ilgili, sol görüşlü bir Marksist akademisyen olan Mahmood Mamdani ile görüşmek için uzun bir yol katetmişti. Mahmood Mamdani, Uganda doğumlu Hint asıllı bir Müslüman’dı. Daha önce sürülmesine ve vatandaşlığının iptal edilmesine rağmen ülkesine geri dönen tutkulu bir vatanseverdi. Mamdani ve ailesi, 1972 yılında Uganda diktatörü İdi Amin’in Asya kökenli Ugandalıların 90 gün içinde ülkeyi terk etmesi emri üzerine vatansız kalmış ve İngiltere’de bir mülteci kampına yerleşmişti.

İdi Amin, Britanya sömürgeciliğine yönelik öfkesini sömürge zamanında ülkeye göç eden ve ekonomiye katkı veren Hint azınlığa yöneltmiş, özellikle Müslüman Hintler yıllar önce geldikleri Hindistan’a dönmeye çekindiği için adeta vatansız kalmıştı. Büyük ihtimalle bu mülteci kampındaki en şanslı insanlardan biri Mamdani’ydi. 1963 yılında özel bir burs programıyla Amerika’ya gitmiş, Pittsburgh Üniversitesi’nde siyaset bilimi okumuş, ardından Tufts Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmıştı. Doktorasını Harvard’da yapmasına rağmen hem tez araştırmasını yapmak hem de doğduğu topraklarda üniversite hocası olmak için ülkesine geri dönmüştü. Fakat Harvard’dan hevesle döndüğü ülkesinin kendisine hediyesi maalesef tehcirdi.

Mahmood Mamdani

Fakat yaşanan bu kişisel dram Mamdani’ye hayatı boyunca ilham olmuş, sömürgecilik, milliyetçilik, azınlık hakları üzerine en özgün eserler vermesini sağlamıştı. Sömürgecilik karşıtı bir Ugandalı siyasetçinin emriyle ezilen bir azınlığa mensup olmak Mamdani’ye eşi benzeri bulunmaz bir bakış açısı vermiş, ezberleri kırmasına yol açmıştı. Mamdani’ye göre sömürülen bir halk da bir başka halkı ezebilir, haklarını ihlal edebilir, “mağdurlar” da “fail” olabilirdi. Ugandalı Hintlerin tehcirini anlattığı ve mülteci kampında kaleme aldığı “Vatandaştan Göçmene” kitabını da bu bakış açısıyla yazmıştı.

Nitekim bu kitap Uganda’dan tehcir edilen ve sonrasında Amerika’ya yerleşen Hint asıllı bir ailenin kızı ile siyah bir Amerikalı’nın etnik gerilimlerden dolayı hoş karşılanmayan “yasak” aşkını anlatan “Mississippi Masala”filmi için araştırma yapan Mira Nair’in dikkatini çekmiş, genç yönetmen Mamdani’den çok etkilenmişti. Harvard mezunu Mira Nair de Mahmood Mamdani gibi post-kolonyalizm ve Marksizme ilgiliydi. İlk filmi bol ödüllü “Salaam Bombay!”’da sokak çocuklarını işlemiş, derin yoksulluğu gündeme taşımıştı.

Uganda’da çekeceği film için başkent Kampala’ya gelip Mahmood Mamdani ile görüşen Mira Nair sadece film senaryosu veya mekan seçimi için birlikte çalışmakla yetinmedi; iki Harvardlı genç solcu birbirine hızlı bir şekilde aşık oldu, film seti için seçtikleri evde yaşamaya ve hayatı paylaşmaya başladı, iki sene sonra da evlendi.

Uganda’ya yerleşen çift, 1991’de doğan erkek çocuklarına siyasi mücadelelerine yakışır bir isim koymuştu: Zohran Kwame Mamdani. Kwame, Gana’nın bağımsızlığını ilan etmesinden sonra ilk başbakanı olan sosyalist Kwame Nkrumah’un ismiydi.

Mira Nair, Zohran ve Mira Nair’in annesi

Mamdani ailesi, Zohran beş yaşındayken önce Güney Afrika’ya, iki sene sonra New York’a taşındı. Bütün kitap ve filmlerinde Batı’ya eleştirel bakmış bu entellektüel çiftin uzun bir “dünya vatandaşlığından” sonra New York’a demir atması pek de çelişkili değildi. New York, 90’lı yıllarda kentteki Columbia, NYU gibi üniversitelerle post-kolonyal çalışmaların yoğun yapıldığı, dünyanın dört bir yanından en başarılı öğrencilerin eğitim almaya geldiği, solcu akademisyenlerin ezber bozmak için birbiriyle yarıştığı bir beynelminel vahaydı.

Mahmood Mamdani ve Zohran Mamdani

Nitekim zaten Mahmood Mamdani de Marx ile ABD’de tanışmıştı. Üniversite yıllarında Martin Luther King Jr. ve arkadaşlarının ırkçı beyaz eyalet yöneticilerine karşı başlattığı Selma yürüyüşüne katılmak için otobüse binerken gözaltına alınan Mahmood Mamdani, kendisini sonrasında kurtaran Uganda Büyükelçiliği’nin “karışma böyle şeylere, sen yabancısın” ikazına “buradaki siyahlar bizim bağımsızlık mücadelemize benzer bir savaş veriyor, anlamıyor musunuz?” yanıtını verdikten sonra özgürlüğüne kavuşmuş, fakat iki hafta sonra yurt odasında FBI’nin “kibar” bir ziyaretine maruz kalmıştı. FBI yetkilileri genç öğrenciye “Marx’ı sever misin?” diye sormuş, Mamdani ise “kendisiyle tanışmadımi kim ki o?” demişti, FBI yetkilileri ise Marx’ın kim olduğunu “fakirlerin neden fakir kalmaması gerektiğini yazan bir filozof” diyerek açıklamış, Marx’ın kim olduğunu bile bilmeyen genç adamı rahat bırakmıştı. Fakat bu ziyaret amacına ulaşamamış, Marx’ı inadına merak eden Mamdani’yi Marx ile tanıştırmış, Mamdani Marx’ın bütün eserlerini okumuş, bütün eserlerine sirayet edecek kadar etkilenmişti.

Mahmood Mamdani ve Mira Nair

Aradan geçen onlarca yılda Mahmood Mamdani kitap ve makalelerini yazmaya, Mira Nair de filmlerini çekmeye devam etti. Ne var ki film gibi bir hikaye ile tanışıp, birbirini sevip pergel gibi bir ayağı New York, diğer ayağı dünyanın dört bir yanında olan bu dünya vatandaşı entellektüel çiftin en çok ses getiren eseri ne çektikleri filmler ne de yazdıkları kitaplar oldu. En büyük eserleri oğulları Zohran Mamdani’ydi.

Mahmood Mamdani, Mira Nair ve oğulları Zohran Mamdani

Zira çok değil sadece beş ay sonra Demokrat Partili sosyalist Zohran Mamdani, bir zamanlar babasını FBI vasıtasıyla Marx ile tanıştıran Amerika’nın en büyük metropolü New York’un ilk Müslüman belediye başkanı ve bir süredir Amerikan siyasetini derinden sarsan bir değişimin yeni öncülerinden biri olmaya namzet.

İlkokulu Güney Afrika’da, liseyi New York’ta okuyan Zohran Mamdani lisans eğitimini Afrika çalışmaları alanında tamamladı. Zohran Mamdani, bugün kendisini eleştirenlerce ünlü çiftlerin kayrılan ve ciddi bir işte çalışmak zorunda olmayan çocuklarına takılan “nepo-baby” lakabını almasına sebep olacak şekilde üniversiteden sonra ciddi bir işte çalışmadı. Fakat her zaman siyaseti hedeflemiş olsa gerek ki üniversite yıllarından itibaren sosyalist örgütlerde ve Filistin hareketi içerisinde yer aldı. New York’ta yerel siyaset yapan sosyalistlerin kampanyalarında çalıştı, kirasını ödeyemediği için evden çıkarılmak istenen kiracılara gönüllü danışmanlık yaptığı STK’lara yazıldı. Sadece siyaset değil, müzikle de ilgilendi, Hint kültürünü ti’ye aldığı bir rap şarkısı........

© Serbestiyet