menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“De hayde barışa”: Paşinyan, ne yapmaya çalışıyor?

24 16
05.07.2025

“Türkler ve Gürcüler Javakhk’a bir gelişme fırsatı verebilirler. Türkiye-Gürcistan demiryolunun Javakhk’tan geçtiğini düşünelim. Bu, Javakhk’ın bir transit güzergâhı haline geleceği anlamına geliyor. Elbette Türk işadamlarının, belki de tövbekar hırsızların Javakhk’ta ortaya çıkacağı doğru, ancak sizi temin ederim ki Türkler insan etiyle beslenmezler. Türk Ermenileri buna tanıklık edebilir.

Javakhk’ta Türklerin ve genel olarak yabancıların varlığı otel işinin gelişmesini mümkün kılacak (Türkler yerde yatmıyor), yeni bir restoran zinciri oluşturulabilir. İş bağlantılarının kurulacağından bahsetmiyorum bile. Son olarak, Javakhk’a gelen Türk’ün beraberinde para ve diğer araçları da getireceği anlaşılmalıdır. Türk gelip gidecek ama maddi kaynaklar Javakhk’ta kalacak. Eski bir Ermeni atasözü şöyle der: nerede ekmek varsa orada kalınır.”

1998 yılında 24 yaşındaki genç bir Ermeni gazeteci, Kars-Tiflis-Bakü demiryolu projesini bu sözlerle desteklemişti. Ermeni bir gazeteci için oldukça cesur bir çıkıştı. Zira söz konusu demiryolu, Ermenistan sınırına yakın Ahılkelek kentinden de geçiyor, Ermenistan Ermenileri kentin çoğunu Ermeniler oluşturduğu için Türklerin bu demiryolu projesiyle kenti işgal edeceğini savunuyor, demiryolu projesine milliyetçi argümanlarla karşı çıkıyordu. Genç gazetecinin Türklerle ilgili nefret söylemlerini ti’ye alarak dalga geçtiği bu kişilere göre bu demiryolu projesinin amacı sadece Ermenistan’ı ekonomik anlamda by-pass etmek değil, Ahılkelek Ermenilerini de “yok etmekti”. Tam aksine genç gazeteci, bu demiryolu projesinin bölge Ermenilerini zenginleştireceğini söylemiş, “nerede ekmek varsa orada kalınır” diyerek Ermenilerin Türklerle ticaret yaparak zenginleşeceğini ve kendi deyimiyle Javakhk, Türklerin deyimiyle Ahılkelek’e daha fazla tutunacaklarını vurgulamıştı.

Kars-Tiflis-Bakü demiryolu açılış töreni

Genç gazetecinin olumlu karşıladığı ve hatta belki “nerede ekmek varsa, orada kal” sözüyle Ermenistan’ın da bir gün bu tür bölgesel projelere ve ticari ortaklıklara entegre olmasını ima ettiği demiryolu, 2017’de özel bir törenle açıldı. Elbette Azerbaycan ve Türkiye ile diplomatik ilişkilerin askıya alındığı Ermenistan bu projenin bir parçası hiçbir zaman olmadı, ama genç gazetecinin zamanının oldukça ilerisinde olan bu sözleri 27 sene sonra tekrar gündeme geldi.

Zira 27 sene önce bu sözleri yazan genç gazeteci, bugün itibariyle Türkiye’yi ziyaret eden nadir Ermenistan liderlerinden biri oldu: Ermenistan başbakanı Nikol Paşinyan. Türkiye ile normalleşmeyi, 1915’i değil Ermenistan’ın bölgesel entegrasyonunu öncelenmesini, Azerbaycan ile kalıcı bir barışı ve Avrupa Birliği ile daha yakın ilişkilerin kurulmasını savunduğu için Ermeni milliyetçileri tarafından tepki gösterilen Paşinyan’ın bu eski yazısı da “vatan haini”, “Türk olmakla”, hatta “sünnetli” olmakla suçlandığı bir karalama kampanyası kapsamında yeniden hortlatıldı.

Rusya yanlılarına, kiliseye, Azerbaycan’a saldırmasını talep eden milliyetçilere, oligarklara rağmen ısrarlı bir şekilde sürdürdüğü barış inadı öyle bir kutuplaşmaya sebebiyet verdi ki Paşinyan’ın Türkiye’de yaşayan Ermenileri heyecanlandıran tarihi ziyareti sırasında Ermeni Patrikhanesi kapılarını Paşinyan-kilise tartışması nedeniyle kapattı, hiçbir din adamının Paşinyan’a kilise ziyareti sırasında eşlik etmemesini sağlayarak “sessiz bir protesto” gerçekleştirdi.

Türkiye Paşinyan’ın “sünnetli ve Türk” olmakla suçlanacak kadar Türkiye ile ilişkilerin geliştirimesini savunduğu bu “normalleşme” gündemine pek ilgi göstermedi. Bu tartışmaları Agos dışında pek takip eden yok. Türkiye kendine özgü yerel gündem maratonuyla, Suriye’den İran’a tetik üstünde olduğu bazen talihli, bazen talihsiz coğrafi konumuyla çok daha büyük, çetrefilli, işin içinden çıkması zor meselelerle uğraşıyor.

Fakat Paşinyan’ın ortaya koyduğu yeni Ermenistan vizyonu; Ermenistan’ın Türkiye ile normalleşme, Azerbaycan ile barış üzerinden anayasa değişikliklerinin konuşulduğu, iş insanları ve din adamlarının darbecilikle suçlandığı, kilisenin ve Rusya’nın siyaset üzerindeki etkisinin kırılmaya çalışıldığı, Paşinyan’ın yeni bir devlet ve vatandaşlık tanımıyla Ermeni diasporasıyla köprüleri attığı ilginç bir sürecin kapılarını aralıyor.

Ve sanırım Paşinyan’ın yapmaya şeyi anlamak için resmi dille yazılmış bir iki satırlık “Paşinyan ile Erdoğan görüştü” haberlerinden çok daha fazlası gerekiyor.

Kadife devrimin karizmatik, Karabağ’ın mağlup lideri

Nikol Paşinyan, Ermenistan siyaseti için yeni bir isim değil. Daha öncesinde Ermenistan’ın ilk Cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan’ın ekibinde yer alan ve önemli gazetelerde yazarlık yapan Paşinyan, uzun yıllardır muhalefetin önemli bileşenlerinden. Koçaryan ve Sarkisyan döneminde ülkedeki oligarşiyi, Rus etkisini sıklıkla eleştiren ve bu nedenle 2004’te yazarlık yaptığı gazetenin önüne park ettiği aracı patlatılacak, sırf çeşitli protestolara öncülük ettiği için halkı tahrik ettiği ve kamu düzenini bozduğu gerekçesiyle yedi yıl hapis cezasıyla çarptırılacak kadar “çetin” bir muhalif.

2008-2018 arasında Cumhurbaşkanlığı görevini üstlenen Serj Sarkisyan

Her ne kadar daha öncesinde Sarkisyan döneminin en ünlü “siyasi mahkumlarından” ve sokak protesto liderlerinden biri olarak anılsa da Paşinyan için dönüm noktası Sarkisyan’ın siyasi kariyerini bitiren 2018 Kadife Devrimi oldu. 2015 yılında “demokratik reform” kapsamında anayasa değişikliğine giden Ermenistan, başbakanlık makamını Cumhurbaşkanlığı karşısında güçlendirmiş ve yarı başkanlık sisteminden parlamenter sisteme geçmişti. Fakat bu anayasal değişikliğin nihai amacı sonradan anlaşılacağı üzere demokratik bir reform değil, görev süresi dolan Sarkisyan’ın önünü açmak, güçlendirilmiş bir başbakanlık koltuğunu görevi süresi biten Sarkisyan’a sunmaktı. Nitekim halkın yoğun tepkilerine rağmen görev süresi biten Sarkisyan 17 Nisan 2018’de meclis tarafından başbakan seçildi ve böylece Putin Rusyası’nı aratmayan bir formülle kısa bir süreliğine ayrıldığı iktidar gücüne yeniden kavuştu.

Sarkisyan’ın koltuğuna yapışma sürecinde halkın tepkisini mobilize eden ise daha önceki seçimlerde meclise kurduğu liberal merkez Batı yanlısı koalisyonuyla meclise giren Paşinyan ve arkadaşlarıydı. Paşinyan, Ermenistan’ın ikinci büyük şehri Gyumri’den yürüyerek Erivan’a doğru yola çıkmış, güzergahtaki şehirlerde miting yapa yapa halkı örgütlemiş, Sarkisyan’ın Ermenistan’ı tamamen Rusya’nın yörüngesine sokmak isteyen oligark ve Rus yanlılarının projesi sonucunda başbakanlığa getirilmek istendiğini söylemiş, demokrasinin askıya alındığını ileri sürmüştü.

Polisin şiddetli müdahalesi göstericilerin şevkini pekiştiriyor, meclis önünde ve meydanlarda toplanan kalabalığın sayısı Sarkisyan’ın başbakan seçilmesiyle daha da artıyordu.

Göstericilerle uzlaşmayı denemek isteyen Sarkisyan, Paşinyan ile sadece üç dakika sürebilen bir görüşme yapmış, iki lider kameralar önünde kavga etmiş, Sarkisyan öfkelenerek görüşmeyi terk etmişti. Paşinyan görüşme sonrasında bir geceliğine gözaltına alınmış, fakat halkın öfkesi dinmemiş, polis baskısı gösterileri sönümlendirmeye yetmemişti.

Paşinyan elinde mikrofon veya megafon, üzerinde basit bir T-shirt ile sokak protestolarını koordine ediyor, olası bir genel grevi organize ediyor, çok sistematik bir şekilde gösterilerin yavaş yavaş büyümesini sağlıyordu. Bu görüşmeden bir gün sonra gösterilerin dinmeyeceğini anlayan Sarkisyan vazgeçti ve başbakanlık görevinden istifa etti. Meclisteki muhalefetin yeni başbakan adayı Paşinyan’dı. Fakat Sarkisyan’ın partisi Paşinyan’ın seçilmesini engelliyordu.

Paşinyan çareyi bir kez daha sokakta buldu, ülkede genel greve gidildi, 150 bin kişi Paşinyan’ın konuştuğu büyük mitinge katıldı, yollar kapatıldı, hayat durduruldu. Sarkisyan’ın partisi bu baskıya dayanamayarak vazgeçti ve Paşinyan’ın başbakanlığına destek vermek zorunda kaldı.

Başbakanlığa seçilen Paşinyan kısa bir süre sonra ülkeyi erken seçimlere götürdü ve p gibi rekor bir oy alarak daha güçlü bir şekilde başbakanlığa geri döndü.

Büyük umutlarla ve beklentilerle seçilen Paşinyan ülke içinde iktidarını pekiştirse de Azerbaycan ile yükselen sınır geriliminde yüksek perdeden konuşarak tansiyonu yükseltti, belki de iç meselelerde elde ettiği galibiyetin ve akabinde Batı’dan aldığı desteğin baki olacağını düşündü. Fakat en büyük yenilgisini de dış politika alanında aldı. İkinci Dağlık Karabağ Savaşı neticesinde, Azerbaycan Şuşa dahil daha önce işgal edilen topraklarının neredeyse tamamını aldı, Ermenistan’ın yeni lideri Paşinyan da milliyetçilerin, ordunun ve kilisenin muhalefetine rağmen Azerbaycan ile ateşkes anlaşması imzaladı. Özellikle Genelkurmay Başkanı Onik........

© Serbestiyet