Otoriterleşmede bir yol haritası var mı?
“Cumhuriyet tarihinde bir ilk: Aralarında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da olduğu biri geçen dönem olmak üzere 13 belediye başkanı tutuklandı. 3 belediye başkanı ve bir başkan vekili de gözaltında”
İçinden geçtiğimiz durumu özetleyen bir haberin girişi böyleydi.
Sadece bunun Cumhuriyet tarihinde bir ilk olmadığını not düşmek gerek.
2009 KCK operasyonları, 2016’dan sonra başlayan kayyım rejimi sırasında çok daha fazla sayıda DEM çizgisindeki belediye başkanı aynı anda tutuklanmıştı.
Ama CHP’ye yönelik DP döneminden beri bu denli bir baskı yaşanmadı.
Peki, iktidarın amacı ne? Sandık ortadan mı kalkıyor, başka bir evreye mi geçiyoruz, daha nereye kadar bu otoriter dalga sürecek?
Haklı endişeler ve sorular bunlar.
Fakat bu sorulara cevap verenler genelde yanlış bir iktidar analiziyle yola çıkıyorlar.
Bu yanlış analizin kökleri 90’lara kadar dayanıyor.
90’lardan beri İslamcı/Muhafazakar siyaset karşısındaki mutlak başarısızlık; onun küresel gücünü, stratejik aklını abartarak, komplo teorileri üreterek, bir kurban psikolojisi girilerek açıklanmaya çalışıldı.
94’de Refah Partisi ilk belediyeleri kazandığında, laikler bunun adım adım şeriata giden, Türkiye’yi İran yapacak bir sürecin başlangıcı olduğuna emindi.
ABD’nin yeşil kuşak projesine mesele bağlanıp, siyasi başarı dış güçlerle açıklandı, uzun yıllar adım adım bir planın devrede olduğuna inanıldı.
Sonra onun olmadığı anlaşıldı, bu kez “BOP planı” devreye sokuldu. AK Parti’nin tek başına iktidarı BOP planıyla açıklandı. Bu plan kapsamında adım adım Türkiye’nin parçalanacağı, ılımlı İslam rejiminin kurulacağı iddia edildi.
Bir ara Türkiye’nin Malezya olduğuna herkes emindi.
23 yıldır Türkiye’yi AK Parti yönetiyor, Türkiye ne İran oldu ne de Malezya.
Şeriat, Hilafet ilan edilmedi, ılımlı İslam, yeşil kuşak projeleri her neyse fiyaskoyla sonuçlandı, aksine cumhuriyet tarihinde toplumun bu kadar sekülerleştiği başka bir dönem yaşanmadı.
20 yıldır tıkır tıkır işlediği söylenen BOP projesi dersen Türkiye dışında kimse böyle bir projeden bahsetmediği gibi, Ortadoğu büyük olmayı bırakın tarihinin en parçalı dönemini yaşıyor, Türkiye de daha iki sene öncesine kadar Ortadoğu ülkelerinin yarısıyla kavgalıydı.
Şimdilerde Türkiye’nin adım adım Rusya, Venezuela, Azerbaycan, Türkmenistan olduğu tezleri de benzer.
Muhaliflerin önemli bir kısmı iktidarın şeytani planlar yaptığını, adım adım bir projeyi uyguladığını, stratejik bir aklı olduğunu düşünüyor.
Mesela aralarında aklı başında insanların da olduğu muhaliflerin önemli bir kısmı; 7 Haziran 2015 seçimlerinde çoğunluğu kaybeden AK Parti iktidarının, 1 Kasım 2015 erken seçimlerinde yeniden iktidarı kazanmasını, aradaki sürede iktidarın IŞİD ve PKK’yı kullanarak halkı korkutması, beka kaygısı yaratmasıyla açıklıyor.
Yani esas olarak iktidarın, iktidarda kalmak için IŞİD’in ve PKK’nın terör eylemlerine yol verdiğine inanılıyor.
Korkunç bir iddia bu.
Böylece muhalefetin neden 7 Haziran’daki fırsatı heba ettiğinin muhasebesi de yapılmıyor.
Bu kadar da değil.
Daha da kalabalık bir kitle, iktidarın 15 Temmuz darbe girişimini organize ettiğine, en azından Fethullahçıları kandırıp kontrollü bir darbeye sürüklediğine ve bu planlı darbeyi bastırarak da otoriterleşme ve başkanlık rejiminin önünü açtığını düşünüyor.
Yani karşımızda öyle bir büyük akıl var ki; kendisine karşı, 300 kişinin öldüğü planlı bir sahte darbeyi adım adım organize ediyor, sahte darbeyi tam zamanında bastırıyor ve böylecetereyağından kıl çeker gibi olağanüstü hal rejimine geçiyor.
Dünyada bu kadar riskli bir “false flag” operasyonunu planlayıp, tıkır tıkır uygulayacak bir istihbarat örgütü yoktur!
Yine aynı iktidar 2017’de İstanbul, Ankara gibi büyükşehirleri kaybettiği referandumu........
© Serbestiyet
