Sürecin yapısına Demirtaş’tan itiraz
Selahattin Demirtaş’ın T24’te yayımlanan son yazısı, yalnızca güncel politik sürece dair bir eleştiri değil; bastırılmış bir öfkenin ve ertelenmiş bir yüzleşme çağrısının dışavurumudur. Demirtaş, kendisini sürecin en riskli alanına, yani “yüzleşme” zeminine yerleştirerek hem devlete hem de Kürt siyasal aktörlerine güçlü bir hatırlatma yaptı. Görmezden gelinen sadece yüzleşme değil; Demirtaş’ın toplumsal imajıydı.
1. Tarihsel ve Siyasal Bağlam: Unutulanın Geri Dönüşü
Türkiye’de devlet ile PKK arasında bugüne dek dört çözüm girişimi yaşandı. Kalıcı olmadılar; ancak toplumsal tartışma ve yüzleşme alanlarını kısa da olsa açtılar.
Yaklaşık 12–13 yıl önce ekranlar 12 Eylül’le yüzleşme programlarıyla, dizileriyle reyting yarışlarıyla doluyor, Demirtaş saz çalıyor, Şivan Perwer kırk yıl sonra devletin davetiyle ülkesine dönüyordu. Bu dönem, siyasal dilin kültürel alanda yankı bulduğu ve Demirtaş’ın Türkiye kamuoyunda görünürlüğünün arttığı bir dönemdi.
Bu süreçte yalnızca Kürt ailelerde değil, Türk ailelerde de çocuklara “Baran” ve “Helin” isimleri verilmeye başlanmış; “gaddar Kürt” imajının yerini daha yumuşak ‘sevimli kürt’ imaji almıştı. Ancak Hendek çatışmalarıyla bu atmosfer hızla dağıldı ve toplum eski inkâr reflekslerine geri döndü.
2. Söylem ve Temsil Analizi: Tavandan Yönetilen Sessizlik
Bugün yürütülen siyasal süreç, geçmişlerin tersine tabana açılmıyor. İnsan hakları, hafıza ve yüzleşme talepleri geri planda; süreç sınırlı aktörlerin kontrolünde, sessizlik üzerinden ilerliyor.
Anayasa Değil, Konuşma Yasağı
“Anayasa değişmeyecek” söylemi, hukuki bir pozisyon olmanın ötesinde “tartışma zemini kapalıdır” mesajı taşıyor. Yasaklanan yalnızca değişiklik düşüncesi değil; konuşma ve müzakere........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d