menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Normalleşme’nin anlamı: Kimin normu, kimin hâli?

20 0
17.08.2025

“Normalleşme” denince zihinde hemen umut veren, düzenli, dingin, huzurlu bir tablo belirir. Kelimenin kendisi bile sanki yüksek sesle değil, alçak bir tonda, yumuşak bir çağrıyla konuşur. Her umut gibi, bu kelimenin de içeriği sahibine göre değişir. Kimi için hukukun yeniden tesisi, kimi için sıranın nihayet kendisine gelmesi, kimi içinse eski imtiyazların iadesidir normalleşme. Bazen de bu sükûnet hali, esas sorunun üzerini örten bir sessizliğe dönüşebilir.

Burada soralım: Bu norm kimin normu? Bu normal kimin hayatına tekâbül ediyor? Ve daha önemlisi: Herkes için normal olan gerçekten mümkün mü, yoksa birilerinin “norm” ilan ettiğini ötekiler hizaya gelerek mi yaşamak zorunda?

“Normal” kelimesi Latince norma, yani gönye sözcüğünden gelir. Bir şeyi düzene sokmak, hizalamak içindir. Dolayısıyla normal olan, çoğu zaman doğal olan değil, düzenlenen, uygun görülen, ölçüye uydurulandır.

Modern siyaset de işte bu cetveli elinde tutanlar tarafından şekillenir. Foucault’nun deyimiyle modern iktidar, yasaklayan değil, norm koyan bir erk olarak işler. Artık insanlar neyin yasak olduğunu değil, neyin olağan, makul ve muteber olduğunu öğrenerek hizaya gelir. Ve bu norm bir kez belirlendiğinde, ona uymayan her tutum sorunlu, marjinal ya da anormal ilan edilir. Yani normal, sadece toplumsal huzurun değil, iktidarın en yumuşak ama en etkili silahıdır.

Bazı dönemler, belirli toplumsal kesimlere yönelik normalleşme girişimleriyle ferahlatıcı bir iklim sunar. Bastırılmış talepler görünür olur, kelimeler daha nazik seçilir, protokoller esnetilir. Kısa baharlardır bunlar. Umut verir,........

© Serbestiyet