menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Demokratikleşme olmadan barış mümkündür fakat bunu durmaksızın tekrar etmekte bir problem var

30 1
30.05.2025

İddialar üçe ayrılır: Gerçekleşen (sevindiren), gerçekleşmeyen (üzen) ve sonuç ne olursa olsun biraz üzen biraz sevindiren iddialar… Bu sonuncu türde, iddiaya arzu edilenin değil arzu edilmeyenin tarafında girilir. Yani diyelim takımınız ‘A’ rakip takım ‘B’ ile maç yapıyor. Üçüncü türden, yani sonuç ne olursa olsun biraz üzen biraz sevindiren bir iddianız olsun istiyorsanız “B takımı kazanacak” demelisiniz. Bu durumda takımınız kaybettiğinde iddiayı kazanıp maddi ödülle teselli bulursunuz. Yok, takımınız galip gelirse iddiayı kaybettiğinize fazla üzülmezsiniz.

Erdoğan’ın siyaseti baskıcı araç ve yöntemlerle sürdürmeye devam edeceği, buna mecbur olduğu biçimindeki yıllara sâri iddiam işte bu üçüncü türden iddianın sınırları içine giriyor. Erdoğan zaman içinde baskıcı yönetimini sürekli olarak sıkılaştırıyor ve benim iddiam her seferinde biraz daha doğrulanıyor. Ve bir gün bu eğilim tersine dönerse, iddiam yanlışlandı diye karalar bağlamayacağım, tam tersine sevineceğim.

Fikri takibi sürdürüyorum; bu defa, çözüm sürecinin atmosferinde Türkiye’nin önünde halka halka genişleyecek demokratik bir geleceğin olduğu yönündeki beklentileri fiili durumla karşılaştıracağım.

Ama önce bir arka plan hatırlatması yapmalıyım, çünkü bir fikri takibin her aşaması bunu gerektirir.

Tartışmayı tazeleyen fikir: “İktidar zaten güçlü, otoriterliğe ihtiyacı yok”

Tartışmayı tazeleyen fikir ortaya atıldığında ben ilk kez altı yıl önce yaptığım tespite artık daha çok inanıyordum. Erdoğan’ın otoriterliğinin yumuşayıp geri sarması ihtimalinin kalmadığına dair bu tespiti “AK Parti geri dönüşü olmayan yolda mı? Evet!” başlıklı yazıyla yapmıştım (20 Haziran 2019) ve o günden beri her kritik aşamada bu tespitin geçerli kalmaya devam ettiğini savunduğum yazılar kaleme aldım. (Yakınlardan bir örnek olarak: “Erdoğan sopasız yönetemez ve bu yoldan da dönemez”, 20 Ağustos 2024).

İşte savunageldiğim bu düşünce nedeniyle “İktidar zaten güçlü, otoriterliğe ihtiyacı yok” fikri bende konuya yeniden dönme ihtiyacı uyandırdı ve döndüm. Bu defaki yazının başlığı şöyleydi: “’İktidarın bugün otoriterleşmeye ihtiyacı var mı?’ Var, hem de nasıl…

Başlığın açılımı da şöyleydi:

“’İktidarın bugün otoriterleşmeye ihtiyacı var mı?’ sorusunu salt iktidarın gücüne bakarak cevaplamak ve ‘yeterince güçlü, o halde otoriterleşmeye........

© Serbestiyet