‘Siyasi çözüm’ Gülen cemaatinin tabanındaki ‘aidiyet suçluları’nın psikolojik travmalarına merhem olabilir mi?
Kendisi de Gülen cemaati içinde yetişmiş ve yaklaşık 10 yıl önce cemaatten uzaklaşmış bir akademisyen olan Gökhan Bacık’ın Medyascope’ta kaleme aldığı bir makale, halkaları giderek genişleyen bir tartışmaya yol açtı.
Bacık, Devlet, ’cemaat’, siyasi çözüm – Bir yol haritası önerisi başlıklı makalesinde devletin PKK ile başlattığı ‘siyasi’ çözümün bir benzerinin Gülen örgütlenmesi ile de yapılabileceğini savundu:
“Bu yazıda ben de devletin, PKK meselesinde izlediği yolu bir emsal alarak başka bir konuda (‘cemaat’) siyasi çözüm önerisinde bulunacağım yahut daha doğru ifade ile siyasi çözüm konusunu tartışacağım.”
‘Emsal’ aldığı olgudan da anlaşılabileceği gibi Bacık, bir tarafında devletin olduğu ve başlangıç adımı olarak cemaatin kendisini feshettiği bir çözüm önerisinde bulunuyor. Burada ayrıntılarını aktarmayacağım fakat benim bu yazıda tartışmak istediğim meseleyle bağlantısı nedeniyle başlangıçta altını çizdiği noktalardan birini buraya alacağım. Şöyle diyor Gökhan Bacık:
“Bu yazıda cemaat kavramı ile siyasi çözüm konusunu tartışırken muhatabım sadece yurt dışındaki kişilerdir. Cemaatin büyük bir kesimi Türkiye’de kalmıştır. Ancak bu kişiler, yıllardır ciddi mağduriyet yaşamıştır ve siyasi çözüm konusunun öznesi bu kişiler değildir. Siyasi çözümün tarihsel sorumluluğu yurt dışına çıkmış cemaat mensuplarına düşüyor. Dolayısıyla bu yazıdaki yorum ve eleştirilerin hiç birisi Türkiye’de kalan cemaat tabanıyla ilgili değildir.”
Haklı ve yerinde bir vurgu bence de fakat yine de önerinin (diyelim ki devlet tarafından kabul gördü ve kuvveden fiile geçti) Türkiye’de kalıp yıllardır büyük bir mağduriyet yaşamış kişiler bakımından nasıl bir anlam ifade edeceği, üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.
Diyelim ‘siyasi çözüm’ gerçekleşti, yani cemaat örgütlü yapısını feshetti, böylece artık tehlike algısı ortadan kalkan devlet de dönüp hiçbir bireysel suç işlememiş olan tabandaki ‘ibadet’ halkasını affetti. (Hatırlayalım, Cumhurbaşkanı Erdoğan örgütü tanımlarken “altı ibadet, ortası ticaret, üstü ihanet” demişti). Böyle bir af, haklı olarak hiçbir suç işlemediğine inanan insanların travması üzerinde nasıl bir etki yapar? Cevap açık: Haksız yere suçlandığı için belki samimi bir özürle bir parça iyileşebilecek bir insan ‘suçlusun ama seni affettim’ denildiğinde ne hissederse bu insanlar onu hissedecek.
Bu ‘iltisaklı’ insanlar dokuz yıl boyunca çok büyük bir haksızlığa uğradı. Fakat uğradıkları psikolojik çöküşün nedeni sadece devletin haksızca verdiği cezalar değildi, ondan da çok toplumun onları ‘görmemesiydi…’ İltisaklıların içinde bulunduğu psikolojiyi anlatmaya çalıştığım eski yazılarımdan birinde şöyle demiştim:
“Cehennem acı çektiğiniz yer değildir, cehennem acı çektiğinizi hiç kimsenin bilmediği yerdir” demişti........© Serbestiyet
