menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yeni bir paradigmanın eşiğinde “Kürt sorunu”

30 1
05.04.2025

Küresel gelişmelere bağlı olarak bölgesel olarak da yeni bir döneme girme eşiğindeyiz. Tahmin edilen veya öngörülen değişikliklerin olup olmayacağı kesin değil, değilse de, eski düzenin devam etmeyeceği açık.

Geçen yüzyılın son çeyreğinde İran İslam Devrimi (1979) ve ardından Sovyet sisteminin çökmesi (1989) ciddi kırılmaya yol açmıştı. İki kutuplu dünyanın yerini almak isteyen “tek kutuplu ve hiç-dengeli” düzen arayışı pek uzun sürmedi. Baba Bush “yeni dünya düzeninin bin sene süreceğini” söylemiş, Fukuyama, liberal demokrasi ve piyasa kapitalizmine karşı çıkanların lokal yörelerinde yaşayabileceğini ama yeni düzene engel olmaya güçlerinin yetmeyeceği kehanetinde bulunmuştu. Ne Baba Bush ne Fukuyama’nın öngörüleri doğrulandı. Madde yukarıdan aşağı düştüğünde yere yaklaştığında hızı artar; beklenmeyen olaylar peşpeşe geldi, tek kutuplu düzen 11 Eylül İkiz Kulelere yapılan saldırı, Rusya’nın çok geçmeden toparlanması, Çin’in yükselişinin devam etmesi, Ukrayna savaşı ve elbette 7 Ekim 2023’te başlayıp bugüne kadar Gazze’de sürmekte olan katliam ve tehcir ile nasıl bir seyir izleyeceğini tam olarak kestirmek güç olsa da 1978’de kurulup 40 senedir (1984-2025) silahlı mücadele veren Abdullah Öcalan’ın çağrısına uyan PKK’nın kendini feshetmeyi kabullenmesi “yeni küresel ve bölgesel gelişmeler”in tetikileyici faktörleri olarak iş ve işlev gördü.

Yeni dönemde beklenmedik sebeplerle eski stratejik müttefikler yavaş yavaş ayrışmakta (Avrupa-Amerika), hala birbirlerini rakip gören aktörler ise tam aksine yine icbari sebeplerle bir araya gelme eğilimini göstermektedirler (Rusya-Amerika). Yerküresi ölçeğinde esen sert rüzgarların bölgemizdeki etkisinin en tipik örneğini dört ay içinde Suriye’de olup biten siyasi ve askeri gelişmelerde gözlemleyebiliriz. Şöyle ki:

Mevcut reel durumda Beşşar Esed’in ülkeyi terketmesi (Aralık-2024) Amerika, İsrail ve Türkiye’nin başarısı ve ortak çalışması gibi göründüyse de –ki başından beri Filistin mücadelesine , özellikle Hamas’a askeri, siyasi ve maddi destek veren İran ve Lübnan merkezli Hizbullah’ın Suriye’den çekilmesi Amerika ve İsrail’in en çok istediği şeydi, bu oldu- aradan dört ay geçmeden Esed operasyonunun üç aktörünün farklı vizyonlara sahip olduklarının anlaşılması durumu başka bir mecraya dökmüş oldu. Şimdi Filistinliler ve özellikle Gazze ve Hamas İsrail’in hız kesmeyen soykırım ve tehciri karşısında yapayalnızlar.

Şii İran, Irak, Hizbullah ve Zeydi Ensarullah Sünni Hamas’a cömertçe maddi ve askeri destek veriyorlardı, Arapların ve diğer........

© Serbestiyet