menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Meydan okuyan sistem dışı İslamcı pratikler

29 0
02.08.2025

19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren sahneye çıkan İslamcılık, modern zamanların en büyük iddiasıdır, asgari başarılarına ve azami başarısızlıklarına rağmen halen de en büyük iddia olma özelliğini koruyor.

Batı’nın tarihi yazmasından sonra, karmaşık kaynakları olan verili duruma en büyük meydan okumayı Marxizm yaptı ama radikal bir iddia veya hariçten gelen bir alternatif olamadı, çünkü “sistem içinde” bir başkaldırıydı.

Alternatif olamazdı, sistem içi muhalefet olması yanında belli bir tarihi vetirenin/kapitalizmin ürünü belli bir sınıfa dayanıyordu; bütün dinlerin, manevi doktrin ve geleneklerin üzerinde icma ettiği aşkın hakikati maddi ilişkilere indirgiyordu, dinlerin öte dünya (ahiret) için vadettikleri cenneti komün toplum olarak tercüme edip, kurtuluşu Mesih İsa’dan ödünç aldığı proletaryanın nihai zaferine endeksliyor, kurtarıcı mücadelenin “hemen ve şimdi” verilmesi gereken zorunlu ahlaki görev ve sorumluluk saymayıp tarihin akışının finaline (komün toplum) bırakıyordu. Bu durumda proleterya ve Marxist olarak mücadele verecek olanların yapabilecekleri yegane şey, belki tarihin çarkını bir nebze hızlandırmaktan ibaretti.

Bir mücadele başladı mı, günün birinde şu veya bu yerde ve şekilde kazanır; Marxitler de, Karl Marx ve Engels’in ummadıkları yerde ve proletarya sınıfı olmayan Rusya’da kazandılar, Birinci Dünya Savaşı’nın yol açtığı karambolden istifade edip iktidar oldular, buna da “devrim” dediler. Arkasından Doğu Avrupa, Çin, Kuzey Kore, Küba ve başka yerler eklendi, derken 20, yüzyılda 2,5 milyar insan Marxist-Komünist yönetimler altında yaşadı.

Tarihin çarkı dönüyordu ama finale çok zaman vardı, iktidar olunduğuna göre yapılabilecek reel iki şeyden biri, geleceğin işçi sınıfı adına Komünist Parti’nin “modern devlet”i sahiplenmesi –Engels, devletsiz toplum tasarlıyordu- ve Lenin’in dediği gibi komünistlerin “burjuvazinin başarılarından azami olarak –tabii işçi sınıfı adına- yararlanması.” Öyle oldu ve elbette bu doktrinin artık Karl Marx ve Engels’in öngörüleriyle ilgisi kalmamıştı ama yine de doktrin Marxizm ve Komünizm (ya da Sosyalizm) olarak adlandırıldı. Burjuvazinin başarılarından yararlanmak, sonuçta burjuvazinin aktüel gündemlerine dahil olmayı zorunlu kılar, şimdiki durumda Karl Marx’ın temel varsayımlarından pek söz etmeyen komünistlerin gündeminde “insan hakları, dini azınlıklar, etnik kimlikler, lgbt, çevre” gibi sorunlar var ve lakin bu sorunların tamamı liberal kapitalizmin çürümüşlüğünü örtbas eden sahte konulardır.

Beş yazıda eleştirisini yaptığım Selefi modeli ele alırken girişi Marxizm üzerinden yapmam elbette sebepsiz değil. Marxizm maruz kaldığı başarısızlığın sebebi, temelleri Aydınlanma ile atılmış modern zamanların sistem içi meydan okumasıydı; İslamcılık ise sistem dışından bir direniş ve diriliş hareketi olarak........

© Serbestiyet