menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İki cihat fetvası

38 12
08.03.2025

Gazze’de süren acımasız katliamlar üzerine Umman uleması bir fetva yayınlayarak İslam alemine bir çağrıda bulunmuştu (1). Metin fetva olması hasebiyle fıkhi bir dille kaleme alınmıştı. Sabır taşının çatladığını gösteren bir infiali yansıtıyordu.

Uzun bir aradan sonra Müslüman dünyanın yaşadığı trajik olaylarla ilgili İslam alimleri yöneticilerini harekete geçirmeyi amaçlayan bir fetva yayınlamaktadırlar. Bu sırada Gazze ve Filistin’le ilgili sıkça toplantılar yapılıyordu, geçen ay Dünya Müslüman Alimler Birliği Kudüs ve Filistin Komitesi’nce İstanbul’da (21-23 Şubat 2025) bir toplantı yapılacak ve alimler aracılığıyla İslam alemine bir çağrıda bulunacaktı. Benim de davetli olduğum konferans kötü hava şartları dolayısıyla ileri bir tarihe ertelendi.

Benzerleri yanında Umman fetvası bence özel bir öneme sahipti, biraz sonra buna değinmeye çalışacağım. Bundan önce aklıma gelen yaklaşık çeyrek asır öncesine ait önemli bir fetvadan söz etmek istiyorum.

2002 yılı Eylül veya Ekim ayının başlarında Cüneyt Zapsu beni arayıp, Amerikalıların İslam ve İslam alemi hakkında yanlış kaynaklardan bilgi alıp yanlış kanaatlere sahip olduklarını, doğru kaynaklardan bilgi alacak olurlarsa doğru bilgi ve kanaatlere sahip olacaklarını, benimle de görüşürlerse faydalı olacağını söyleyip beni akşam yemeğine evine davet etti.

Belirlenen akşam Zapsu’nun evine gittim, benden başka hatırlayabildiğim kadarıyla Cengiz Çandar, Fatih Saraç, Hasan Kamil Yılmaz da vardı. Bir iki kişi daha olabilirdi, isimlerini hatırlayamıyorum. Amerikalıların tarafında ABD Ankara Büyükelçisi veya İstanbul Başkonsolosu, Ortadoğu’da ve Latin Amerika’da görev yapmış iki diplomat, bir iki kişi daha ve Büyükelçiliğin resmi tercümanı vardı. Diplomatlar beklendiği üzere alanlarında “çok iyi”ydi, Türkiye ve bölge ülkelerinde olup biteni “fazlasıyla iyi” biliyorlardı.

O günlerde gündemde Amerikalıların Afganistan’a yapmayı planladıkları askeri müdahale, Türkiye’de AK Parti ve süren başörtüsü yasağı vardı. Diğer davetlilerle birlikte diplomatları dinledik. Bizler de önem verdiğimiz konularda görüşlerimizi dile getirmeye çalıştık.

Ben, 12 Eylül askeri darbesinden bu yana sürmekte olan başörtüsü yasağı konusunda Amerika’nın neden suskun kaldığını sordum, başörtüsü dini bir vecibedir, yanısıra kamusal ifade özgürlüğünün vazgeçilemez göstergelerinden biridir. Ayrıca İsrail, kendini hiçbir hukuki kurala uyma mecburiyetinde hissetmeden Filistin’de zulüm üstüne zulüm işliyor, İsrail bu zulümleri Amerika’nın desteğinden alıyor. Bu konuda neler düşündüklerini merak ettiğimizi söyledim.

Diplomatlardan biri şöyle cevap verdi:

“-Türkiye’de........

© Serbestiyet