menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

FARC’ın silahsızlanma hikâyesi: Barış mı, stratejik tuzak mı?

10 5
19.05.2025

“Silahlarımızı bıraktık, kelimelerle mücadele edeceğiz.”

Bu sözler, 2016’da Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) lideri Rodrigo Londoño’nun barış anlaşmasını imzalarken sarf ettiği umut dolu bir vaatti. Ne var ki, aradan geçen yıllar bu sözlerin bir barışın değil, çöküşün, kırılmanın ve belki de planlı bir tasfiyenin başlangıcına işaret ettiğini gösterdi.

Peki, yarım asırlık bir gerilla hareketi, devletle masaya oturduğunda neyi yanlış hesapladı?

1964’ten beri Kolombiya devletine karşı silahlı mücadele yürüten FARC, 2016’da Küba’nın arabuluculuğunda tarihi bir anlaşmaya imza attı. Kağıt üzerinde her şey mükemmeldi: Yüzlerce sayfaya, “gerillalar silah bırakacak, devlet reform yapacak, barış gelecek” maddeleri eklenmişti. Ama gerçek hiç de öyle olmadı.

FARC, Marksist-Leninist bir gerilla örgütü olarak, 50 yılı aşkın süre Kolombiya’nın oligarşik devletine karşı mücadele etti. Hareket büyük politik gelişmeleri yakalamış ve azımsanmayacak ölçekteki köylü ve şehirli kitlesini kazanmış olsa da öngördüğü devrimi yapmayı başaramadı. FARC, savaşı nasıl ve hangi yönde geliştireceği konusunda krizler yaşarken Kolombiya devleti ile “barış” görüşmelerine oturmaya karar verdi. Küba’nın da arabuluculuğu ile 2016’da Havana’da imzalanan barış anlaşması, FARC’ın silah bırakmasını, siyasi bir parti olarak yeniden yapılanmasını (Comunes Partisi) ve devletin kapsamlı reformlar yapmasını öngörüyordu. Kağıt üstündeki maddelere göre, gerillanın silah bırakmasına karşılık Kolombiya devleti de demokratikleşme adımları atacak, siyasal reformlar peşi sıra gelecekti. Ancak, silahsızlanma sonrası süreç, devletin sistematik baskıları, eski gerillalara yönelik cinayetler, tutuklamalar ve reformların uygulanmaması nedeniyle bir tasfiye zincirine dönüştü.

2016 barış anlaşması, FARC’ın yaklaşık 7.000 gerillasının silahlarını BM denetiminde teslim etmesini ve “Geçiş ve Yeniden Entegrasyon Bölgeleri” (ETCR’ler) adı verilen kamplara yerleşmesini içeriyordu. Anlaşma, toprak reformu, siyasi katılım, uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele, mağdurların hakları ve eski gerillaların yeniden entegrasyonu gibi beş temel başlıkta yapılandırılmıştı. Ancak süreç başladığı anda devlet, vaatlerini yerine getirmekte ciddi bir direnç gösterdi ve eski gerillalara yönelik baskı kampanyası başlattı.

Devletin operasyonları, silahsızlanma sonrası dönemde eski gerillaları hedef alan cinayetlerle kendini gösterdi. 2016’dan 2025’e kadar, 400’den fazla eski FARC üyesinin öldürüldüğü rapor edildi. Bu cinayetlerin çoğu, paramiliter gruplar ve devletle bağlantılı ölüm mangaları tarafından gerçekleşti. 2016’dan itibaren, ETCR’ler çevresinde eski gerillalara yönelik tehditler ve saldırılar sistematik hale geldi. Örneğin, 2017’de Caquetá bölgesinde bir ETCR’ye düzenlenen paramiliter saldırı, iki eski gerillanın ölümüyle sonuçlandı. Kolombiya ordusu, bu saldırıları engellemek yerine, sıkça paramiliter gruplarla işbirliği yaptı; bu durum, eski gerillaların güvenliğini sağlamayı taahhüt eden anlaşmanın açık bir ihlaliydi.

Yargı yoluyla baskı da bir başka boyutta sürdü. 2018’de, barış müzakerecisi Jesús Santrich, ABD’nin talebiyle “uyuşturucu kaçakçılığı” suçlamasıyla tutuklandı. Bu, anlaşmanın dokunulmazlık hükümlerinin göz ardı edilmesi anlamına........

© sendika.org