Çelişkilerle mayalanan bir neslin yükselişi
Türkiye’de gençlik artık yalnızca bir yaş kategorisi değil; bastırılmış öfkenin, içselleştirilmiş hayal kırıklıklarının ve derinleşen bir dönüşüm arzusunun adı haline geliyor. Bu kuşak, bir kırılma çağında büyüdü. Bir yanda eski dünyanın çürümüşlüğü, diğer yanda yeni dünyanın hayal kırıklıkları… Kısacası, kapitalizmin en çirkin döneminde büyüdüler. Ne tam olarak geçmişin yükünü taşıyorlar ne de geleceğin vaadine tutunabiliyorlar. Arada sıkıştılar. Ama bu sıkışmışlık, onları pasif kılmak yerine dönüştürücü bir iç isyana yöneltiyor.
İçine doğdukları dünya; eşitsizliklerin, yasakların, gelecek güvencesizliğinin ve umut kıtlığının hâkim olduğu bir düzenin tam ortasında şekillendi. Fakat bu kuşağı önceki kuşaklardan ayıran temel fark şu: Artık yalnız olmadıklarını biliyorlar. Artık kıyaslayabiliyorlar. Görüyorlar, duyuyorlar, tanıklık ediyorlar.
İnternetin sunduğu karşılaştırmalı evrende, başka coğrafyalardaki yaşıtlarının nasıl yaşadığını izliyorlar. Özgürce dolaşan, üreten, deneyimleyen, kimliğini açıkça ifade edebilen gençlerin varlığı, sadece bir merak duygusu yaratmıyor; aynı zamanda kişisel bir sorgulamanın da fitilini ateşliyor. Bu sorgulama önce bir iç çöküşe, sonra bir dış itiraza dönüşüyor. Sistemle olan bağlarını gevşetiyor, yer yer koparıyor. Bu yüzden sadece bir hükümete değil; onları şekillendiren tüm yapılara karşı bir içsel mesafe geliştiriyorlar: Devlete, aileye,........
© sendika.org
