menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Selçuk Kozağaçlı’nın haysiyeti hepimize yeter mi?

11 6
16.07.2025

Gündemin moloz akıntısında biraz geride kalmış olabilir ama hatırlayalım, o videodaki meşhur mavi yağmurluklu adam bir akşam çıkagelmişti ve biz bir tür kitlesel öforiye kapılmıştık. Binlerce telefon açıldı, mesajlar atıldı, tanıyan tanımayan birbirine gözün aydın dedi… Politik bir figürün, hem de sosyalist solun en ortodoks tutumlarından birine sahip politik bir figürün, özellikle sosyal medya agorasında bu kadar açıkça ve şiddetle sahiplenilmesini tuhaf görenler var elbette. Hatta ortalığa had bildirenler bile oluyor arada, siz kim oluyorsunuz da Selçuk Kozağaçlı’yı (mesela Ümit Özdağ ile beraber ) anıyorsunuz vs… Bizim de kimi zaman birbirimizin kafasına Selçuk Kozağaçlı fırlatarak tartıştığımız vaki (Bu kulaklar, hukuk teorisine ilişkin bir panelde “Ne olanı-olması gerekeni; Selçuk içerde!” ayarını işitti söz gelimi). Velhasıl çeşitli açılardan belli ki rahatsız edici bir şeyler var bir yerlerde ama buna kafa yormak gerekli olmayabilir; zira şarkının isabetle belirttiği üzere, “sevgi anlaşmak değildir”.

Ama konu anlaşmaktan açılmışken, şunu anlamamız gerekiyor belki: Arkadaşımız, ağabeyimiz, kardeşimiz, dostumuz, yoldaşımızın reel siyasi hareket alanının dışında, üstelik çok da geniş bir anlam dünyasına açılan bir “sembol”le karşı karşıyayız. Ricoeurcü anlamıyla sürekli yeniden yorumlanabilir, tüketilemez, yaşama dair ne varsa içine atılabilir bir sembol…Ve sanırım ona yüklenen her şey, Yüksel Caddesi’nde açlık grevi ile ilgili bir konuşmasından alınan kısa bir kesit, onun da canının çekirdeğindeki bir soruda tecessüm ediyor: “Ne için yaşıyoruz?”

Bu retorik soru, hayatından bıkmış insanların yaşadığı topraklarda, belli ki kestirilemez ölçüde bir çokluğun bir yerlerindeki boşluğa çarpıyor ve Fuzûlî’nin deyişiyle “dem urduğunca yerli yerinden sadâ” veriyor.

Fakat öte yanda, sembolün hayatının paralelinde, videodaki bıyıklı adamın sahici hayatı var. Salıverilmesinin üzerinden bir tam gün dahi geçmeden ailesi ve sevdiklerinden koparılmış ve yeniden hapishaneye konan bir insandan bahsediyoruz. Üzerinden aylar geçmişken, hafızamız belki gerçekliği tasarlamakta zorlanıyordur ama verilen bir kararı aynı mahkemeye geri aldırarak yeniden mahpushaneye döndüğünü de hatırlatmış olalım. Bu, elbette ciddi bir siyasi özneyle mücadele etmek isteyen ilkesiz bir siyasi aklın, açık bir hukuksuzluğu aracı edinen somut bir edimidir. Öte yandan, böyle ifade etmeyi tehlikeli bulsak da belki tam da çoğu yerdekinden daha gerçek ve ayan........

© sendika.org