menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yapay zeka ve sınıf mücadelesi (II): Grev ve direnişler dünya çapında yayılırken…

7 3
yesterday

Yapay zeka ve sınıf mücadelesi I’den devam…

Yazılım geliştirici sayısı dünya çapında 26-30 milyon kişi, Türkiye’de 300 bin kişi civarında tahmin ediliyor (GitHub, SlashData, Evans Data 2023 verileri). Dünyada 2030 itibarıyla, dijital dönüşümün hızlanması ve yapay zeka/makine öğrenmesi, mobil ve web uygulamalarının yaygınlaşmasının itkisiyle, yazılımcı sayısının 40-45 milyona çıkması bekleniyor. Fakat yazılım emeğinde yığınsallaşma, ortalama ücretlerde belirgin düşüş, güvencesizlik, çalışma yoğunluk ve saatlerinde belirgin artışla birlikte gerçekleşiyor. Yazılımcıların iş bulma için, başlıbaşına işkenceli bir iş haline gelen (bazan 20-30’u bulan) İK iş mülakatlarından geçmek zorunda kalması, iş başvurusunda bulunanlara “deneme” adı altında parasız yaptırılan yazılımlar, ya da parasız “deneme” çalıştırması, cabası.

Juniorlarda (çalışma deneyimi 1-4 yıl olanlar) düşük ücretler, yetersizlik baskısı, durmaksızın yeni yazılım dil, framework ve araçları iş saatleri dışında öğrenmek zorunda kalma, yazılım projelerini tamamlama sürelerinin durmaksızın kısalması, Seniorlarda (çalışma deneyimi 5-8) yıl olanlarda, tükenmişlik sendromu, depresyon ve bel, boyun, göz, kalp sağlığı problemleri, şirketlerin daha kolay yarışa sürdükleri gençleri yeğlemesi nedeniyle eski yüksek ücretleriyle iş bulamama ve zaten yazılım geliştirme işindeki eski idealizm ve heveslerini kaybetmiş olma yaygın görülen sendromlar. Yazılım endüstrisinde çevik üretim modellerinde “scrum” (hamle yaklaşımı) ve “sprint” (projeleri daha basit parçalarına ayırmak, her parçayı daha kısa zamanda tamamlamak) yöntemleri, yazılım işletmeciliğinin “yarı zamanda iki kat fazla iş yapmak” sloganıyla meşhurdur. (Sutherland, 2014) Türkiye gibi outsource yazılımcılığın yaygın olduğu ülkelerde, hemen her yazılım projesinin sonlarına doğru ücretsiz fazla mesai yaygın bir uygulamadır. Türkiye’de Trendyol’un yazılımcılara “günde 16 saat çalışmayacaksınız yazılımcı olmayın” demesinin (Trendyol Techdays 2020) sosyal medyaya yansıması, ciddi tepkilere yol açmıştı. Özellikle dijital oyun sektöründeki yazılım geliştirmede (gamedev), proje teslim tarihinin yaklaşmasıyla haftalar, bazan aylar boyunca yazılımcıların ücretsiz aşırı fazla mesaiye zorlanması ise, haftada 80-100 saate varabilen çalışma saatleri ile “ölüm maratonu” (crunch-time) olarak bilinir. (Schreier, 2024) Türkiye’deki iş yönergelerinde bile yazılımcıların saat başı bedenlerini hareketlendirmek ve gözlerini dinlendirmek için 10 dakika ara verme hakkı varken, tabii ki iş yetiştirme baskısı nedeniyle uygulanmıyor. Bir çok geleneksel sektör şirketinin, hatta taşeron yazılım şirketinin teknolojiye yatırım yapmadan, işe aldığı yazılımcılardan en hızlı ve en ucuz çözümler istemesi, yazılımcıların iş yükü, yoğunluk ve stresini daha da artırıyor. Taşeron yazılım şirketine yazılım siparişi veren müşteri şirketlerin yazılım projesi ödemesini geciktirmesi veya projeyi iptal ettirmesi/geri çevirmesi, yazılımcılara da bu vesileyle ücretlerinin ödenmemesi veya geç ve eksik ödenmesi, yaygınlaşan bir diğer sorun.

“Ortalama bir teknoloji çalışanı teknolojinin durumundan bıkmıştır, daha iyi olabileceğini bilir. Açık kaynak kodlu projelerde veya kalite seviyesinin çok daha yüksek olduğu kişisel projelerde çalıştıkları için, bunun çalıştıkları şirketlerde de günlük nitelikli deneyimleri olmasını arzu ederler. Bu olamaz çünkü şirketin daha fazla para kazanması için işleri alelacele yapmanız gerekir. Burada da şirketler ile teknoloji işçilerinin zıt motivasyonları var. Bu teknoloji işçisinin ürettiği şeyin niteliğiyle kurduğu duygusal bağdır. Teknoloji işçilerinin kültüründe çok güçlüdür. Tıpkı tasarımcıların ve yazılımcıların mükemmelliyetçiliği ve ürettikleri şey hakkındaki titizliği gibi. Bu da, sonuçta kapitalizmle çatışmanın bir dinamiği olabilir: ‘Birileri daha fazla kar edecek diye bu şekilde çalışmak zorunda kalmak utanç verici’.” (Robutti, 2023)

Teknoloji işçilerinin bu gerilim eksenleri, mesleki özerklik, statü, vasıf, cazibe kaybı, ücret düşüşleri, çalışma yoğunluk ve sürelerinin artması, güvencesizleşme ile de birleşince, dayanışma, örgütlenme, mücadele arayış ve eğilimleri de artıyor. 2010’lu yılların sonlarından itibaren, bir teknoloji işçileri hareketinin oluşum sürecinde olduğu söylenebilir. (Tarnoff, 2020)

ABD ve AB’deki büyük teknoloji tekellerinde çalışan yazılım geliştirme işçilerinin, askeri ve gözetim yazılımlarında çalışmayı reddetme, teknoloji şirketlerinde yaşanan cins ve ırk ayrımcılığına, cinsel taciz ve mobinge karşı mücadeleler, teknoloji şirketlerinin “yeşil dönüşüm” sahtekarlığını protesto etme, kitlesel işten çıkarmalara karşı direniş, ücret artışı ve çalışma saatlerinin düşürülmesi için grev ve sendikal örgütlenme girişimleri artıyor. Çin’de özel teknoloji şirketlerinin dayattığı 996 sistemine (haftada 6 gün 72 saat, günde sabah 9’dan akşam 9’a kadar 12 saat çalışma) karşı yüzbinlerce yazılımcının yürüttüğü protesto hareketleri görülüyor. (Filizler, 2022)

ABD, İngiltere, Almanya, İtalya’da yoğunlaşan ve bir dizi başka ülkeye doğru yayılmaya başlayan Tech Workers Coalition (Teknoloji İşçileri Koalisyonu), teknoloji işçileri hareketinin gelişiminde önemli bir işlev görüyor. (https://techworkerscoalition.org/) TWC, kendini bir sendika olarak değil, geleneksel sendikaların teknoloji işçilerine ilgisizliği ya da teknoloji işçilerini örgütlemedeki beceriksizliğinin boşluğu dolduran, teknoloji işçilerinin mücadeleci sendikalarla bağını kuran veya kendi taban sendikalarını kurmasına ön ayak olan, tabandan örgütlenme ve mücadele inisiyatiflerini destekleyen bir “tamamlayıcı” örgütlenme ve mücadele platformu olarak tanımlıyor. (Ancak İngiltere ve Hindistan’da olduğu gibi TWC şubeleri, kendi taban inisiyatifleriyle teknoloji ya da platform işçileri sendikalarına dönüşebiliyor.) TWC, teknoloji işçilerine online, yerel ve uluslararası örgütlenme ve mücadele eğitimleri veriyor, teknoloji işçilerini biraraya getirip toplantı, konferanslar düzenliyor, gönüllü aktivistler yetiştiriyor, teknoloji işçilerinin sendikal örgütlenmesi ve siyasallaşmasına dair kampanya ve politikalar üretmeye çalışıyor. TWC’nin ağırlık merkezini ayrıcalık ve güvencelerini kaybeden orta kademe teknoloji işçileri oluştursa da, dijital emek platformu gig işçileri dahil dijital teknolojilerle çalışan/çalıştırılan tüm işçileri teknoloji işçileri kapsamında görmesi, ve farklı işçi katman ve parçaları arasında dayanışma ağları geliştirmeye çalışması önemli.

Dijital platform şirketlerinde teknoloji işçileri ile algoritmik kontrol altında çalışan gig işçileri arasında etkin dayanışma ve giderek birlikte örgütlenme eğiliminin örnekleri de var. (Niebler. 2023)

Çip/yarı-iletken endüstrisi tüm dijital teknolojilerinin stratejik yapıtaşıdır. Çip endüstrisinde çok yüksek yatırım, Ar-Ge ve üretim maliyetleri, çip tekellerinin işçiler üzerindeki ücret, sağlık, verimlilik ve aşırı çalışma baskısını alabildiğine artırır. Pandemi krizi ve sonrasındaki çip krizi (çip üretiminin hızla artan talebe yanıt verememesi, çip tedarik zincirlerinde kesintiler) ve emperyalist kapitalist güçler arasında kızışan çip rekabet ve savaşları, çip işçileri üzerindeki Ar-Ge ve üretim baskısını daha da ağırlaştırmıştır. TMSC (Tayvan), Samsung (Güney Kore) gibi büyük yarı-iletken tekellerinde, işçiler genellikle 12 saatlik vardiyalar, ve sık zorunlu fazla mesailerle, yoğun psikolojik ve fiziksel üretim ve verimlilik baskısı altında çalıştırılır. Yarı-iletken üretiminde kullanılan kimyasallar (arsenik, fosfin, kadmiyum) kanserojendir. (Dong Wook-Lee ve ark, 2023)

Bir yandan ağır koruyucu kıyafetler içinde hareket kısıtı, diğer yandan “temiz odalar” denilen üretim alanındaki yalıtım ve sıfır partiküllü hava, dahası sürekli tekrarlayan hareketler ve ayakta çalışma, ciddi solunum, kas-iskelet ve psikolojik rahatsızlıklara yol açar. Taşeron, geçiçi ve göçmen işçiler, asgari ücret veya altında ücretlerle, aşırı güvencesizlikle çalıştırılır. Kapitalist çip endüstrisi en sendika ve işçi düşmanı sektörlerden biridir. Buna karşın TSMC işçilerin aşırı çalışmaya karşı sıklaşan eylemleri, Samsung mavi yakalı işçilerin 2021’de kendiliğinden fiili grevi ve 2024’te Samsung’un Güney Kore, Vietnam ve Hindistan’daki fabrikalarında mavi yakalı işçiler çoğunluğunun ilk kez sendikal örgütlenme başarıları ve 1 aydan fazla süren fiili grevleri, çip işçilerinin sesini daha fazla duyurmaya başlamıştır. (Kannan, 2024)

Elektronik imalat ve montaj işçileri:

Dijital/elektronik (yarı-iletken, bilgisayar, akıllı telefonlar, TV) donanım ve montaj işçilerinde, uzun süreli ayakta durma veya oturma, yüksek tempolu ve tekrarlı hareketler, kalıcı kas-iskelet rahatsızlıklarına (bel, boyun, omuz, el bileği ağrıları, sinir sıkışmaları ve tekrarlayan hareket yaralanmaları, karpal tünel sendromu ve tendinit gibi hastalıklar); sürekli ayrıntılı dikkat odaklanması, göz bozukluklarına; sürekli mikroskop ve büyüteç gibi aletlerin kullanımı durumunda göz kuruluğu ve kalıcı baş ağrılarına; mikro lehimcilerde solunum rahatsızlıklarına; sinir sistemi hasarı ve kan hastalıklarına; çözücü ve kimyasal kullanılan alanlarda solunum rahatsızlıkları ve kanserojen etkilere; yüksek tempolu ve tekdüze seri ayrıntı işleri yoğun strese ve tükenme sendromuna; vardiyalı çalışma uyku bozukluklarına, uzun vadede metabolik hastalıklara yol açar.

Sektör ABD Silikon Vadisi’nden Çin’e kadar sendika düşmanıdır. Ücretler genel olarak çok düşüktür. Çin’de, Foxconn’da işçilerin büyük mücadelelerle ücretlerini kısmen yükseltmesi (aylık 500 dolar, ki........

© sendika.org