menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Masa başında sıkılan eller kimseyi aldatmasın, silahlar henüz bırakılmadı

3 0
yesterday

Suriye’de ve özelde Rojava’da yaşananları yakından izleyen herkes için artık yeni bir perde açılıyor. Üstelik bu yeni sahne, eski aktörlerle ama yeni rollerde oynanıyor. SDG ile HTŞ arasındaki ateşkes girişimleri, esir takasları, kurulan masalar, Türkiye ile SDG arasında yapıldığı iddia edilen doğrudan görüşmeler ve bölgesel çelişkilerin çatışma pozisyonuna evrilmesi… Bütün bunlar bize şunu söylüyor: Suriye sahnesinde tek bir eksen, tek bir strateji yok. İç içe geçmiş, birbirini kesen ve çelişen birçok dinamik eşzamanlı olarak hareket hâlinde.

Bu kaotik yapı, bir anlamda çok bilinmeyenli bir denklem gibi. Ve bu denklemin çözülemeyen kısmı sadece silahlı taraflar değil, diplomatik arayışlar da bu karmaşanın bir parçası.

Hatırlatmak gerekir ki, Suriye’de masaya gelen her anlaşma, eğer güçleri yetseydi birbirlerini ortadan kaldırmaktan çekinmeyecek aktörlerin geçici uzlaşısıdır. Her ateşkes bir zaman kazanma hamlesidir. Dolayısıyla bugün gördüğümüz göreli sükûnet, geçici ve kırılgandır.

Bu süreç, uygun koşullar oluştuğunda tüm masaların devrileceği bir fırtınaya evrilebilir. Bu, ne sanıldığı kadar yakın bir gelecekte ne de öngörülemeyecek kadar uzakta olabilir. Hele ki emperyalist merkezlerin, küresel düzeyde yeni bir paylaşım savaşının zeminini hazırladığı bu dönemeçte, kalıcı bir barıştan söz etmek, politik körlük olur.

Bugün sahayı doğru anlamak için gözümüzü dikmemiz gereken meselelerin başında, Türkiye ile SDG arasında yapıldığı iddia edilen ateşkes anlaşması geliyor. Bu anlaşma, ilk başta “yokmuş” gibi davranılsa da, sızdırılan bilgiler ve sahadaki gelişmeler onu belirleyici bir köşetaşı olarak öne çıkarıyor.

Bir süredir farklı kaynaklar tarafından gündeme getirilen bu ateşkes, SDG’ye yakın çevrelerce de örtük biçimde doğrulandı. Anlaşmanın ardında İmralı sürecinin belirleyici etkileri kadar, ABD ve Fransa’nın aktif arabuluculuğu da yer alıyor. Kapsamlı bir ateşkesten söz ediyoruz: Öyle ki şu an sahada Tişrin ve Karakozak başta olmak üzere Rojava’nın bütün stratejik noktalarında karşılıklı ateş pozisyonları askıya alındı.

Türkiye, bu süreçte SDG ile doğrudan temas kurmuş görüntüsü vermek istemiyor. Kaynaklar, ABD’nin resmi bir açıklama yapacağını duyurmuş olsalar da bunun gerçekleşmemiş olması Ankara’nın isteksizliğine yorulabilir. Ancak Türkiye, “Saldırılarımızı azaltacağız ama bunu büyütmeyin” mesajını muhataplarına iletti. Ateşkes şimdilik garantör ülkelerin varlığıyla cisimleşiyor.

Tişrin Barajı’ndaki son gelişmeler de bu kapsamda değerlendirilmeli. Bilindiği gibi geçtiğimiz günlerde SDG ve YPJ komutanlığı ilk defa barajı ziyaret ederek bir zafer görüntüsü verdi. Üç ayı aşkın bir süredir gösterilen kararlı savunma ve uluslararası koalisyonun geri çekilme önerisini reddediş bugün yeni bir kapı araladı. Şimdilik barajın, Özerk Yönetim’in de içerisinde olduğu uluslararası sivil bir güçle idare edilmesi, baraj güvenliğinde Özerk Yönetim’in yer alması ve karşılıklı ateşkeste mutabık kılındı. Ancak beklenen açıklama, Colani hükümetinin “bilinmeyen bir sebeple” açıklama yerine gelmekten vazgeçmesiyle gerçekleşmedi. Karar fiili olarak uygulanıyor.

Bu durum Türkiye’nin Rojava politikasından vazgeçtiği anlamına gelmiyor. AKP iktidarı, sahadaki........

© sendika.org