Kitaplar raflarda değil, dillerde ve kalplerde yaşar
Bir kitap, kapağı açılmadan önce yalnızca kağıttan ve mürekkepten ibarettir. Sayfalar arasında özenle saklanmış kelimeler, yazarının zihninden süzülüp kâğıda dökülmüş duygular, düşünceler, hayaller vardır. Ama kitaplar gerçek anlamda yaşamak için bir şey daha beklerler: Okunmayı. Anlaşılmayı. Hissedilmeyi.
Çünkü bir kitap, yalnızca rafta durduğu sürece bir eşyadır. Estetik bir nesne, bir dekor, bir arşiv parçası… Ama onun ruhu, kapağı ilk defa açıldığında can bulur. Gözlerin satırlarda gezindiği, yüreğin kelimelerde sarsıldığı, düşüncelerin başka diyarlara sürüklendiği o ilk an… İşte o zaman kitap yaşamaya başlar.
Bir kitap, onu okuyan her insanla yeniden doğar. Farklı zihinlerde farklı anlamlar bulur. Kimisi aynı sayfada gözyaşını bırakır, kimisi umut bulur, kimisi geçmişiyle yüzleşir. Ve bu yüzden, kitapların gerçek adresi raflar değil, kalplerdir. Çünkü kitaplar, okundukça bir iz bırakır. Ve o iz, bir ömür boyu silinmez.
Bir kitaptan öğrendiğin bir cümleyi bir dostuna aktardığında, bir tartışmada fikrini onunla şekillendirdiğinde........
© Samsun Gazetesi
