ALİ İŞMAN: BAFRA'NIN SİYAH HAVYAR MUCİZESİ -2-
1903 yılında Bafra’nın Çilhane Mahallesi’nde doğan Ali İşman, daha çocuk yaşta hayatın ağırlığını omuzlarında hissetmiştir. Çok iyi derecede Osmanlıca okur yazardı. Ali İşman oldukça yardım sever bir kişiliğe de sahipti. 1’i erkek 3’ü kız olmak üzere dört çocuk babasıdır. Ali İşman genç yaşta babasının erken kaybıyla ailesinin yükünü taşımak zorunda kalmış ve çalışmaya başlamıştır. O dönemlerde Bafra’nın başlıca ekonomik faaliyeti olan tütün tarımı ile ilgilendi, ardından tütün tüccarlığına geçti. Fırıncılık ve lokantacılık gibi işlerle uğraşarak ticari zekasını geliştirdi. Ancak onun aklında hep daha büyük işler yapmak vardı. İstanbul ve Ankara’daki tüccarlarla kurduğu bağlantılar, ona ticaretin yalnızca ürün satmak olmadığını gösterdi; işin içinde strateji, pazarlama ve vizyon gerektiğini öğrendi. Siyah havyarın dünyadaki yerini gördüğünde, Bafra havyarının yalnızca yerel pazarlarda değil, küresel arenada yer alması gerektiğine karar verdi.
Ali İşman, bir tüccardan öteydi. O, yaptığı işin teknik detaylarına hakimdi ve her zaman yenilik peşinde koşuyordu. O dönemde Bafra’da elektrik yoktu, dolayısıyla gıda muhafazası büyük bir problemdi. Ancak siyah havyar, bozulmadan uzun süre saklanabilmesi için özel bir soğutma gerektiriyordu. Bunu sağlamak için İzmir fuarında gördüğü buzdolabı oldu. Bafra’daki ilk buzdolabını alan kişi Ali İşman oldu. İlginç olan bu buzdolabının elektrikle değil, bir teneke gaz yağı ile bir hafta çalışıyor olmasıydı. Gaz yağıyla çalışan bu mekanizma, siyah havyarın uzun süre tazeliğini korumasını sağladı. Ayrıca buzdolabı; yalnızca ticaret için değil, toplumsal yardımlaşma için de kullanıldı. Bafra’da acil şekilde buz ihtiyacı olanlar, hastalar, Ali İşman’ın evine gelip buz alabiliyorlardı. Hamile kadınlar için aşerme dönemlerinde özel yiyecekler bile bulundurulurdu. Onun ticareti yalnızca kazanç odaklı değildi, aynı zamanda toplumun ihtiyaçlarına duyarlı bir anlayışla yürütülüyordu.
İlk başta siyah havyarı İstanbul’daki büyük gazinolara ve yabancı tüccarlara satıyordu. Ancak bir gün, Ankara’da meşhur bir lokantası olan Rus asıllı Karpiç ile yolları kesişti. Bu yolun kesişmesini sağlayan kişi Amiral Namık Taçkın’dır. Şarkıcı Erkut Taçkın’ın annesi Bafra eşrafından Şeriyecilerin kızıdır. Bafralı’nın eniştesi olan Namık Taçkın’ın çevresi oldukça geniştir. Ali İşman’ı Karpiç ile tanıştıran o olmuştur. Karpiç, havyarı tattığında büyük bir şaşkınlık yaşamıştır. Fakat ona göre bir eksiklik vardı: Tuzsuz havyar daha rafine ve kaliteli olabilirdi. Bu fikri Ali İşman’a açtı ve ona özel bir formül sundu. Karpiç, kapağında kabartmalı Mallinckrodt yazan kahverengi bir şişeyi ve içine yazılı bir formülü verdi. Ancak bu formül bir sır olarak kalmalıydı. Ali İşman, Karpiç’in önerisini denedi ve havyarı yeni........
© Samsun Gazetesi
