menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kuşak farkı hayatlarımızı etkiliyor mu?

18 0
10.09.2025

Kuşaklar arasında genellenebilir farklar bulunduğu söylenebilir mi?

Bu konuda farklı bilim alanlarının paradigmaları arasında önemli farklar var. Kuşak kavramını kullanırken, Z ya da Alfa, Beta gibi tanımlamaların sosyal ve ekonomik değişkenleri yeterince hesaba katmadığını, sınıfsal etkenleri azımsadığını öne süren ciddi eleştirileri unutmaksızın, kuşakları ayıran temel farkları, dünyaya geldikleri andan itibaren içinde buldukları 'ekosistem' olarak tanımlayabiliriz. Bu tür sınıflandırmalar, keskin çizgilerle ayrılmış kompartımanlar gibi değil, daha çok belirli dönemlerin ruhunu ve o dönemde yetişen bireylerin ortak deneyimlerini anlamaya yarayan birer çerçeve olarak kullanılmalı. Aynı kuşaktan olmayı, aynı zaman diliminde dünyaya gelmenin getirdiği ortak teknolojik, sosyal ve kültürel bağlam olarak görelim.

Özellikle Z kuşağı ve sonrasındakiler, dijital teknolojinin hayatın her alanına nüfuz ettiği, bilginin anında erişilebilir olduğu, küresel olayların yerel yaşamları doğrudan etkilediği bir dünyaya doğdular. Bu durum, önceki nesillerin daha analog, daha yavaş ve belki daha öngörülebilir dünyasından köklü bir biçimde ayrışıyor. Bu sadece teknoloji kullanımı değil; belirsizlikle başa çıkma biçimleri, beklentileri, ilişki kurma tarzları ve hatta belki 'düşe kalka büyüme' süreçlerinin niteliği bile bu farklı ekosistemden etkileniyor. Önceki nesillerin belki daha korunaklı veya farklı türden zorluklarla sınandığı bir gelişim süreci varken, yeni kuşaklar sürekli bir değişim, akışkanlık ve küresel ölçekli krizlerle (iklim, pandemi, ekonomik dalgalanmalar vb.) çok erken yaşta tanışıyorlar.

Teknoloji kullanımı yaşam alışkanlıklarını nasıl değiştiriyor?

Teknoloji açısından bakıldığında, ‘dijital yerli’ tanımını tam anlamıyla karşılayan şimdiki zamanın gençleri için teknoloji onlar için bir araçtan öte, varoluşlarının doğal bir uzantısı. Bu durum, bilgiye ulaşma, öğrenme ve işleme biçimlerini de etkiliyor. Görsel ve etkileşimli içeriklere, hızlı ve anlık geri bildirime daha yatkınlar. Geleneksel, tek yönlü bilgi aktarımına dayalı eğitim modelleri bu nedenle onlara yetersiz gelebiliyor. İletişim alışkanlıkları da büyük ölçüde dijital platformlar üzerinden şekilleniyor; daha kısa, daha görsel ve eş zamanlı olmayan (asenkron) iletişimi tercih edebiliyorlar. Ancak bu, derinlikli iletişim kuramadıkları anlamına gelmez; sadece kanalları ve biçimleri farklılaşıyor. Burada Mischel'in marşmelov deneyine yaptığım atıfı hatırlayabiliriz: Belki 'yeti' var, kendini kontrol edebilir, dürtüsünün tatminini erteleyebilir; ama kullanma biçimi veya motivasyonu farklılaşıyor. Değer bulduğu durumlar mı azalıyor? Teknolojinin sunduğu anlık tatmin, hızlı ve sürekli ‘yeni’ ihtiyacı, sabır ve derinlemesine odaklanma gibi becerilerin kullanımını farklılaştırıyor. Büyük olasılıkla giderek zayıflatıyor. Tabii, önceki kuşaklarda bu yetiler vardı da nasıl kullandılar, şu halimize bakın derseniz, yanlış olmaz.

Yeni kuşakların toplumsal bağlara bakış açısı nasıl?

Genelleme yapmak her zaman riskli olsa da yeni kuşakların daha esnek, daha çeşitli aile yapılarına (tek ebeveynli, geniş aileler, ebeveynlerin cinsiyet rollerinin daha esnek olduğu yapılar vb.) daha açık olduklarını gözlemleyebiliriz. Geleneksel otorite figürlerine veya sorgulanamaz kabul edilen toplumsal değerlere karşı daha eleştirel bir duruş sergileyebiliyorlar. Bireysellik, kendini ifade etme........

© Şalom