İsrail Türkiye´yi kaybettiğinde her şeyi kaybedecek
623 yıllık Osmanlı Devleti, 1299’da Söğüt’te doğmasını takip eden yıllarda fetih yönünü Rumeli’ye, Batı’ya yönlendirecek ve başkent, Bursa’dan Edirne’ye taşınacaktır. Sevk ve İskân Kanunu gereği, fethedilen topraklara Ortodoks nüfusu dengeleme amaçlı Müslümanların yanı sıra Yahudiler de iskân ettirilecektir. Yüzyıllar içinde Balkanlar’daki Müslüman-Yahudi işbirliği öyle bir hâl alacaktır ki Yahudiler, Osmanlı Balkanları’nın ve Avrupa’ya geçişin kilit noktalarında, politik/diplomatik alandan ekonomiye, sosyal hayatın her noktasına Yahudi yeteneği ve becerisi taşıyacaktır. Yahudilerin Osmanlı sosyal yaşamına dokunuşları, Payitaht’ta da hissedilecek ve başta siyaset, idari ve tıp olmak üzere saray yönetimine birçok hizmette görülecektir. Özellikle Kanuni dönemiyle Osmanlı’nın her şeyden önce bir ‘Güney Avrupa ülkesi’ olduğu gerçeği, Avrupa siyasetinde de oturacak ve sonrasındaki II. Selim ve III. Murat’ın saltanatlarında da Yahudilerin; Osmanlı siyaseti, askeri başarıları ve imparatorluk ekonomisine katkıları giderek artacaktır. Diğer taraftan, Venediklerle diplomatik temasın ilerletilmesi, Kıbrıs’ın fethi gibi Osmanlı’nın 16. yüzyılda kayda değer diplomatik/askeri kazanımlarında yetenekli Yahudi diplomat ve kanaat önderlerinin de payı olduğunu hatırlatmak gerekir.
***
Bu kısa tarihi arka plandan sonra, şunu açıkça ifade etmeliyiz ki “Türk-Yahudi Ortak Tarihi” sadece Balkanlar yönünden değil; imparatorluğu çevreleyen Kuzey Afrika, Karadeniz ve Kafkaslar gibi birçok coğrafyada kesişmekteydi. Osmanlı Devleti’nin bir Avrupalı devlet görünümüne bürünmesinde Yahudilerin imparatorluk içindeki faaliyet ve üretim çarkına destekleri su götürmez bir gerçekti. Peki, sonra ne oldu? Kıta Avrupa’sının hemen hemen her köşesinde pogrom ve antisemit hareketlere maruz kalan Yahudiler, 19. yüzyılda Siyonizm’i bir kurtuluş reçetesi olarak gördü; ancak her ideolojinin kendi içinde yarattığı farklı görüş ve fraksiyonlardan Siyonizm de nasibini aldı ve revizyonist Siyonizm, 20. yüzyıl itibarıyla daha ağır bastı. Son dönem Osmanlısının özellikle Balkanlar’daki Yahudi nüfusu, Rumeli’den çıkarılmaları sırasında Müslüman ahaliyle aynı acıları yaşadığı için Balkanlar’daki 500 yıllık hâkimiyetin çözülüşü, Müslüman Osmanlıların yanında Yahudileri de perişan etti. Tarih sayfalarında sonrasında yaşananlar malûm… Türk-Yahudi kadim ortak tarihinin Siyonizm’le sınavı, İsrail Devleti’nin ortaya çıkacağı süreçte daha belirgin hâle geldi. Ve ne yazık ki günümüzde İsrail, Gazze’de sadece Gazzelilerin yaşam alanlarını ortadan kaldırmıyor, gözlerimizin önünde Osmanlı Yahudilerinin de yüzlerce yıllık mirasının altına dinamit döşüyor.
İsrail Devleti ortaya çıkana kadar Siyonizm’in sağ ve sol kanadı arasında yaşanan iktidar mücadelesi, devletin erken dönemlerinde de görülecektir. İsrail’i bugün, 1977 seçimlerinden itibaren ağırlıklı olarak sağcı partilerin koalisyonunda olduğu iktidarlar yönetmektedir ki merkez sağdan Likud partisi, aşırı sağ ve dinci partilerin oluşturduğu koalisyon hükûmetlerinde oy oranı oldukça sınırlı azınlık partilerine dahi taviz vermek zorunda kalmaktadır. Örneğin, seçim barajının 3,25 olması gibi, seçim sistemindeki boşluklar, aşırı sağın her yasama döneminde mutlaka bir çatlak bulup mevcut iktidarı zorladığı politikalar da yaratmaktadır. Esasında, şu an İsrail siyasetinde yaşanan tam da........
© Şalom
