Teğabün Sûresi Tefsir Meali
Mekkî veya Medeni olması ihtilaflıdır. 18 âyettir. Adını dokuzuncu ayette geçen “teğabün” (aldanmak / aldatmak) kelimesinden alır. Sûrede esmâ-i hüsnâdan on iki isim yer almakta, bunların bir kısmı zât-ı ilâhiyyenin kudret ve azametini ifade ederken diğerleri O’nun bağışlayıcı ve merhamet edici yönünü beyan etmektedir.
Teğabün sûresinde kâfirlerin asıl probleminin âhireti inkâr etmek olduğu hususuna dikkat çekildikten sonra müminlerin hem kendi iç muhasebeleri hem de aile fertleri ve müslüman toplumla münasebetleri açısından uyum ve yardımlaşma esasına uymalarının gereği dile getirilmiştir. (https://islamansiklopedisi.org.tr/tegabun-suresi)
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
1-“Göklerde ne var ve yerde ne varsa hepsi Allah’ı tesbih eder. Mülk (hükümranlık) sadece O’nundur. Her türlü hamd O’na mahsustur ve O, her şeye kadîrdir.”
Ayet metninde geçen “yusebbihu” / tesbih eder ifadesi muzari fiil halinde gelmiştir.Bu bize tesbih etmenin sürekli ve yenilenen bir şekilde gerçekleştiğine işarettir.Muzari fiil; şimdiki zaman, geniş zaman ve gelecek zamanda bir iş, bir oluş ve bir hareket bildiren fiillere denir.
Kâinatta bulunan muhteşem nizam Allah’ın sonsuz ilim, kudret, merhamet, hikmet, iyilik, güzellik ve adâletini gözler önüne sermektedir. (İsra 44, Haşr 24, Cuma 1). İmtihan için yaratılan insanlar ve cinler (Hûd 7, Kehf 7, Zariyat 56, Mülk 2) ise imtihan konusu olan işlerde serbest bırakılmışlardır. Ancak Cenab-ı Hak hakimiyet sahibidir, dolayısıyla başkasının hakimiyeti söz konusu değildir. Bir şeyin olmasını istediğinde ona sadece “ol” der, o da oluverir. O’nun kudretine, O’nun adına hareket eden şu kâinat şahittir.
Not: O, her şeye kadîrdir (O’nun gücü her şeye yeter) cümlesi Kur’an’da birçok kez tekrarlanmıştır. Eğer murad sadece bilmek olsaydı, bir kere söylenmesi yeterli olurdu. Tekrarlanan cümlelerin manasının nefiste yerleşmesi arzu edilir, hatta zatın bir cüzü haline gelinceye kadar tekid edilir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, Ahkâf Sûresi, C. 7, S. 314) Ayrıca قَد۪ير kadîr sıfatı ise قادر kâdir sıfatının daha ileri bir anlamını vermekte ve kudretin erişilmez yapısını zihinlere kazımaktadır.
2-“(Ey İnsanlar!) Sizi yaratan O’dur. Hal böyleyken sizden inkârcılar da var iman edenler de… (Şunu iyi bilin ki;) Allah, bütün yaptıklarınızı görmektedir.”
Bu ifadeye dört şekilde anlam vermek mümkündür ve hepsi de geçerlidir.
a) “Sizi O yarattı. Sonra bazılarınız O'nun yaratıcı olduğunu kabul ederken, bazılarınız inkâr etti.” Bu anlam, birinci ve ikinci cümlenin birlikte okunmasından çıkmaktadır...
b) “Sizi O yarattı ve mümin veya kâfir olmakta sizleri serbest bıraktı. O bu konuda sizleri zorlamadı. İman veya inkârınızdan sorumlu olan sizlersiniz.” Bu anlamı sonra gelen, “Allah yaptıklarınızı görmektedir.” şeklindeki cümle de teyid etmektedir. Yani, size bu serbestiyi vermekle, sizin bu serbestiyi nasıl kullanacağınızı denemektedir.
c) “O, iman edersiniz diye, sizi selim fıtrat üzere yarattı. Ancak bu fıtrat üzere yaratıldıktan sonra, kimileriniz fıtratının aksine inkâr etmiş, kimileriniz ise fıtratı doğrultusunda iman etmek suretiyle, yaratıcısına tabi olmuştur.” Bu ayet Rum Suresi'nin 30. ayeti ile birlikte mütaala edildiğinde, yukarıdaki anlam daha sarih anlaşılır.
d) Allah'ın sizi nasıl yarattığını düşünecek olursanız O'nun size verdiği nimetlerden, yine O'nun verdiği vücut sayesinde istifade edebildiğinizi görürsünüz. Şayet O sizi bu şekilde yaratmış olmasaydı, sizler Yaratıcınıza karşı gelme imkânı bile bulamazdınız. Fakat bazılarınız hiç düşünmeden veya yanlış düşünerek inkar yoluna geçerken, bazılarınız da iman ederek, fıtrat üzere olan doğru yola tabi olurlar.
“(Şunu iyi bilin ki; ) Allah, bütün yaptıklarınızı görmektedir.”
Bu cümle maddi bir görmeyi ifade etmekten öte, amellerin değerlendirilip, ona göre karşılığın verilmesini tazammun eder. Tıpkı bir amirin, memuruna “Nasıl çalıştığını bir görelim bakalım!” veya “Bir bakalım, iyi çalışırsan terfi edersin, kötü çalışırsan karşılığını ona göre alırsın” demesi gibidir. (Bkz. Tefhimu'l Kur'an, Mevdudi)
Not: Ayet “insanların yaratılıştan kâfir veya Müslüman olmadıklarının” delilidir. Fıtrat, yani yaratılıştaki mahiyeti itibariyle her insan lekesiz, tertemiz ve iman ve İslâm'a en müsait bir hüviyettedir. Fakat temiz ve selim fıtrat, küfür ve günahlarla kirletilip, köreltilebilir.
Allah, insanı bir damla sudan yaratmıştır. Fakat evreni yaratanın varlığını gösteren nice deliller olmasına rağmen bazı insanlar yaratıcısına açıkça düşman kesilmektedir. (Bkz. Nahl 4)
3-“(Allah,) gökleri ve yeri hak ile (bir anlam ve amaca göre) yarattı. Size şekil vermiş ve şeklinizi güzelleştirmiştir. (Bir süre dünyada yaşayacaksınız ve sonunda) dönüşünüz ancak O’na olacaktır.”
Bu ayet insanoğlunun Allah katında ne kadar saygın bir yere sahip olduğu ve Allah'ın fiziki şeklini yeryüzünde karşılaşacağı ortam ve şartlara uygun olarak ve güzel şekilde yaratmakla kendisine ne büyük bir lütufta bulunduğu düşüncesini uyandırıyor. Bu yaratılışta güzellik ve mükemmellik iç içedir. (Bkz. Mü'min 64)
Öyleyse siz de iç dünyanızı ve yaşantınızı ilahi mesajın öğretileri ile güzelleştirin ki Allah’ın azabına maruz kalıp dış güzelliğinizi de kaybetmeyin. Çünkü hesap vermek için O’nun huzuruna çıkarılacaksınız.
4-“O, göklerde ve yerde olanların tümünü bilir; sizin saklı tuttuklarınızı da, açığa vurduklarınızı da bilir. (Hatta) Allah, göğüslerin özünde saklı olanı da hakkıyla bilendir.”
Bazı alimler Kur’an’da “kalb” geçen yerlerin akıl ve ilme delalet ettiğini (Bkz. Kaf 37), “göğüs” geçen yerlerin ise hem bu ikisine hem de şehvet, heva, öfke gibi ruhsal hususlara işaret ettiğini söyler. (Dr. Öğretim Üyesi Necla Yasdıman Demirdöven, Felak ve Nas Sûrelerinin Kavram ve İ’rab Açısından Tahlili, Ekonomi ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt 7, Sayı 13, Yıl 2020)
Burada olduğu gibi, Kur’anda en çok vurgulanan durumlardan biri Allah’ın her şeyi bilmesidir. Bunu bilen ve buna inanan bir mü’min, bu şuurla Allah’a yönelir, hayatını buna göre dizayn eder.
5-“(Ey elçimizi inkâr eden kâfirler!) Geçmişteki kâfirlerin (akıbetleriyle ilgili) haber(ler) size ulaşmadı mı?! (Onlar da sizin gibi azgınlık etmişler ve sonunda) yaptıklarının cezasını çekmişlerdi. Ayrıca onlar için (ahirette) elemli bir azap vardır!”
6-“Çünkü........© Risale Haber
