Tarık Çelenk’in Bediüzzaman Said Nûrsî ve Risale-i Nûr Hakkındaki Değerlendirmelerine Akademik ve Kaynaklara Dayalı Bir Cevap-5
C. SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBİ’Yİ ANLAMAK: MANEVÎ TEŞVÎK Mİ, SİYASÎ DOKTRİN Mİ?
Tarık Çelenk tarafından ortaya atılan iddia, Bediüzzaman Said Nûrsî Hazretleri’nin kaleme aldığı Sikke-i Tasdik-i Gaybî adlı eserin, “siyasî güç aracılığıyla gerçekleştirilmesi gereken bir milenyum misyonu” içerdiği ve bu yorumun “Gülen doktrininin temelini oluşturduğu” yönündedir. Bu iddia, sadece eserin ruhunu ve yazılış amacını değil, aynı zamanda Bediüzzaman Hazretleri’nin tüm hayatı boyunca ortaya koyduğu duruşu da yanlış yorumlamaktadır.
a. “Milenyum Misyonu” İfadesinin Anlamı
“Milenyum” kelimesi, bin yıllık bir dönemi ifade eder. Ancak “milenyum misyonu” (İngilizce: millenarian mission) terimi, basit bir zaman diliminden çok daha derin, teolojik ve sosyolojik bir anlam taşır.
b. Çelenk’in Değerlendirmeleri Bağlamında “Milenyum Misyonu”:
Tarık Çelenk bu ifadeyi kullandığında, Bediüzzaman Hazretleri’nin ve dolayısıyla Risale-i Nûr’un, takipçilerine sadece bireysel bir iman kurtarma görevi değil, aynı zamanda toplumu ve dünyayı dönüştürecek, bir “Altın Çağ” getirecek ilahî bir görev yüklediğini iddia etmektedir. İddianın en sorunlu kısmı ise bu görevin “siyasî güç aracılığıyla” gerçekleştirilmesi gerektiği yönündeki yorumudur.
Yani Çelenk’e göre Sikke-i Tasdik-i Gaybî gibi eserler, Nûr Talebelerine şu mesajı vermektedir: “Sizler, bu çağın manevî kurtarıcılarısınız ve bu kurtuluşu siyaseti ve devleti kullanarak gerçekleştireceksiniz.” Bu yorum, manevî bir hizmeti, dünyevî ve politik bir hâkimiyet projesine dönüştürmektedir.
c. “Gülen Doktrini” İfadesinin Anlamı
“Doktrin”, bir öğreti, ilke veya inançlar bütünü anlamına gelir. “Gülen doktrini” ifadesi ise, Fethullah Gülen ve liderliğini yaptığı yapının sahip olduğu iddia edilen temel inançlar, stratejiler ve eylem planını tanımlamak için, özellikle bu yapının eleştirmenleri tarafından kullanılan bir terimdir.
Bu doktrinin temel unsurları olarak genellikle şunlar öne sürülür:
d. Çelenk’in İddiası Bağlamında “Gülen Doktrini”:
Tarık Çelenk’in iddiasının en can alıcı noktası burasıdır. Ona göre yukarıda sayılan ve “Gülen doktrini” olarak adlandırılan bu siyâsî ve örgütsel stratejiler, Fethullah Gülen’in kendi icadı değildir. Aksine, bu doktrinin “temelini” ve meşruiyet kaynağını, Bediüzzaman Said Nûrsî Hazretleri’nin Sikke-i Tasdik-i Gaybî gibi eserlerindeki ifadelerinden almaktadır.
Bu iddiayla, Risale-i Nûr’daki manevî müjdeler ve işaretler, devleti ele geçirmeyi hedefleyen gizli bir siyâsî ajandanın şifreleri olarak yorumlanmaktadır. Böylece Bediüzzaman Hazretleri, dolaylı olarak, kendisinden yıllar sonra ortaya çıkan bir yapının siyasî eylemlerinin fikir babası ve meşrulaştırıcısı olarak konumlandırılmak istenmektedir. Bu, Bediüzzaman’ın hayatı ve eserlerinin bütünüyle çelişen, anakronik ve maksatlı bir yorumdur.
Bu analiz, söz konusu değerlendirmelerin neden temelsiz olduğunu dört ana başlık altında inceleyecektir:
Bu analizin amacı, Sikke-i Tasdik-i Gaybî’yi doğru anlamak ve eseri, yazıldığı dönemin şartları ve yazarının (Bediüzzaman Hazretleri’nin) kendi ifadeleri ışığında değerlendirerek, onu siyasî bir ajandaya alet etme çabalarını boşa çıkarmaktır.
1. Sikke-i Tasdik-i Gaybî Neden Yazıldı? Tarihsel Bağlam ve Metnin Gerçek Amacı
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin telif ettiği Risale-i Nûr Külliyâtı, modernite, pozitivizm ve materyalizmin getirdiği felsefî meydan okumalar karşısında İslâm’ın temel inanç esaslarını (hakaik-i imaniye) aklî ve kalbî delillerle savunan, Kur’ân-ı Kerîm’in manevî bir tefsiridir. Ancak her büyük düşünür ve eser gibi, Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri ve Risale-i Nûr da zaman zaman sığ, bağlamından kopuk ve hatalı yorumlamalara mârûz kalmıştır.
Bir metni doğru anlamanın ilk şartı, onu yazıldığı tarihsel, sosyal ve psikolojik bağlam içine yerleştirmektir. Tarık Çelenk’in en temel hatası, Sikke-i Tasdik-i Gaybî’yi bu bağlamdan kopararak, onu adeta vakumda yazılmış bir metin gibi okumasıdır.
Sikke-i Tasdik-i Gaybî, Risale-i Nûr Külliyâtı’nın en özgün ve belki de en çok manevî yönü ağır basan eserlerinden biridir. Eserin temel amacı, adından da anlaşılacağı üzere, Risale-i Nûr hizmetinin “gaybî” yani manevî ve görünmeyen âlemlerden bir “tasdik” (onay) aldığını göstermektir. “Sikke”de bu Gaybî tasdiklerin beyan ve izah edilerek Nur talebelerine manevî bir kuvvet olmasıdır.[1] Dolayısıyla “Sikke-i Tasdik-i Gaybî,” kelime anlamı olarak “gaybın tasdik mührü” veya “görünmeyen alemin........
© Risale Haber
