menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mütedeyyin Bir İnsanın İntiharı

17 0
06.07.2025

Seyfullah hoca medresede Molla Cami’ye kadar okumuş, fakat imamlık görevini almamıştı. Babası devlet dairesinde çalışırken vefat ettiği için, o da babasının halefi olarak o kurumda çalışmaya başlamış ve oradan da emekli olmuştu. Evli ve dört çocuk babasıydı. Kendi halinde, daha çok ailesi ve çocuklarıyla vakit geçiren birisiydi. Emekli olduktan sonra da, namaz vakitlerinde namaza gitmek dışında dışarı çıkmazdı.

Fakat bir kaygısı vardı: Askerlikten dönmüş ve çoluk çocuğa karışmış büyük oğlu hala işsizdi. Bir baba için bu durumun ne kadar zor olduğunu bilenler bilir. Akşamları evde otururken, adeta göğsüne bir taş iniyor ve işsiz çocuğunu düşünüp duruyordu. Kafasını meşgul eden tek endişesi buydu: “Ne yapsam, ne etsem de bu çocuğa bir iş bulsam… Ne zamana kadar benim elime bakacak bu çocuk?” diye diye geceleri uykusuz kalıyordu.

Emeklilik işlemleri için Ankara’ya gittiğinde genel müdür yardımcısıyla görüşmüş ve aralarında bir ahbaplık oluşmuştu. “Acaba genel müdür yardımcısının yanına gitsem, rica etsem, oğlumu bir işe koyamaz mı” diye düşündü ve bu düşüncesini olgunlaştırdı. Sonra kendi kendine, “Hay aklınla bin yaşaNeden olmasın, genel müdüre bazı hediyeler alıp yarın hemen Ankara’ya gideyim” diye karar verdi. Ertesi gün durumu eşiyle istişare etti ve çarşıya gidip uygun bir hediye aldıktan Ankara’ya gitti.

Genel müdür yardımcısı Seyfullah’ı çok iyi karşılamıştı. Yetkisini kullanarak oğlunu yaşadığı ilçede, bir işe yerleştirdi. Ayrıca Seyfullah Hoca’ya, “Hocam, aklında olsun, yakınlarından veya tanıdığın dostlarından 20-30 kişi daha varsa onları da işe yerleştirebilirim. Ama bu sır aramızda kalsın” dedi. Hoca genel müdür yardımcısından bu teklifi duyunca sevinç ve kederle karışık bir duyguya kapıldı. “Genel Müdür yardımcısı ne demek istedi acaba, iyi mi kötü mü bu teklif… İyiyse neden, bu sır aramızda kalsın, dedi?” diye biraz fikir jimnastiği yaptı. Sonra, “Neyse, keyfimizi bozmayalım… memlekete döneyim de genel müdürün bu teklifini salim bir kafayla değerlendireyim” dedi ve hemen otobüs biletini alıp memleketine döndü.

Oğlunun işe başlamasının sevinciyle günleri çok neşeli geçiyordu. Genel müdürün teklifini aklına getirmek bile istemiyordu. Zaman zaman bu işin içinde bir iş olabilir diye düşünüyordu. Hele genel müdür yardımcısının, “Bu sır aramızda kalsın” sözü midesini iyice bulandırıyordu. Bu yüzden teklif onu iyice huzursuz etmeye başlamıştı. 5-6 ay sonra, “Ya tekrar Ankara’ya gideyim de genel müdürle görüşüp bu atamalar için ne kadar maddi meblağ gerektiğini sorayım” dedi ve genel müdüre yine hediyeler alıp tekrar Ankara’ya gitti. Ancak genel müdür yardımcısı makamında Seyfullah’la görüşmek istemedi, akşam onu evine davet etti.

Mesaiden sonra birlikte eve gittiler. Akşam yemeğinden sonra genel müdür yardımcısı şöyle dedi: “Bak Seyfullah, 30 kişiyi işe yerleştirebilirim. Ancak her bir atama için 10 bin dolar gerekiyor. Sen de gariban bir adamsın, bu her on binin 2 bini senin olur, 8 binini de gerekli yerlere ben dağıtacağım. Sakın bu konuyu güvenmediklerine anlatma.

Seyfullah ertesi gün, üzüntü ve heyecan içinde memleketine döndü. Bu işin doğru olduğuna kalben inanmıyordu. Kafası karmakarışıktı. “Bu adamın işe koyma karşılığında alacağı para resmen rüşvettir, ben nasıl onun ortağı olabilirim” diyerek günlerce düşündü. Bir taraftan da teklif ona cazip gelmiyor değildi. Fakat dinine muhalif olan bir işe nasıl ortak olacaktı. Bu sebeple içi içine........

© Risale Haber