menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kültürümüzde İslam Kardeşliği ve Hoşgörü (1)

13 0
10.06.2025

Kültür, eskilerin deyimiyle hars, bir toplumda hayatî önem taşıyan örfî unsurların başında gelir. Çünkü toplumlar kültürleriyle kimliklerini sürdürebilirler. Kültür için birçok tanım yapılmış olmakla birlikte, hepsinin ortak özelliklerini şöyle ifade edebiliriz: “Kültür bir milletin vicdanında yer alan değerlerin tümüdür.” Başka bir deyimle, bir insanın doğumundan ölümüne kadar öğrendiği ve inandığı değerlerin tümüne kültür diyoruz. Kültür aynı zamanda bir terbiye sanatıdır. Mesela: İnsan anne ve babasına nasıl davranmalıdır? Komşularıyla ilişkilerimiz hangi düzeyde olmalıdır? Mahremlerine ve yakın akrabalarına ne gözle bakmalıdır? Hiç tanımadığı ve bilmediği insanlarla ilişkileri ne ölçüde olmalıdır? Misafirlerini nasıl ağırlamalıdır? Yardıma muhtaç bir kimseye nasıl yardım etmelidir? Hayvanlara karşı davranışları nasıl olmalıdır?

Bu sorulara verilecek cevaplar aynı zamanda kültürümüzün temel prensiplerini ve bakış açısını da ortaya koyduğu için şüphesiz ki, her millet bu sorulara farklı cevaplar verir. Dünyada ne kadar millet varsa o kadar farklı kültürler de mevcuttur, denilebilir. Fakat kültürlerin oluşmasında en etkili unsur ve kültürlere rengini veren temel öğe dindir. Hatta denilebilir ki din, kültür ağacının beslendiği en büyük kaynaktır. Yani kaynağını dinden almayan bir kültür yoktur.

Doğru ve Yanlış Kültürler

Kategorik olarak dünyadaki kültürleri iki kısma ayırmak mümkündür. Doğru kültürler ve yanlış kültürler. Eşitliği, adaleti ve başkasını düşünmeyi esas alan ve hak dinlerden kaynaklanan kültürler doğru kültürlerdir. Fakat batıl dinlerden kaynaklanan, batılı, yanlışı ve şahsi menfaati esas alan kültürler de yanlış kültürlerdir. Doğru kültürlerin amacı, hem insan haklarına hem de Allah hakkına yönelik olarak yeryüzünde insanca yaşamayı temin etmek, zulmü ve putperestliği kaldırmak, yeryüzündeki kaynakları adaletli bir şekilde paylaşmayı ve huzur içinde birlikte yaşamayı temin etmektir. Yanlış kültürler ise, bir veya birkaç zümrenin menfaatini temin etmeyi, o zümrelerin güçlü olmasını ve servetin belirli ellerde birikmesini hedef alan kültürlerdir. Bu yüzden yanlış kültürler haksızlığa uğramış ve mağdur olmuş insanların durumuyla ve açlığa mahkûm edilmiş milletlerin geleceği ile samimi bir şekilde ilgilenmez.

Doğru kültürlerin temsilcileri bütün insanlığı bir tek millet, bir tek aile gibi kabul ederler. Dünyanın herhangi bir bölgesinde zulme uğramış bir millet varsa doğru kültüre sahip olan insanları ilgilendirir. Çünkü onlar haksızlığa uğramış insanlara yardım etmek için istirahatlerini bozarlar. Unutulmamalıdır ki, İslam topraklarının fetih yolu ile genişletilmesi yönündeki çabalar hep bu maksada yöneliktir. Hz. Peygamber (s): “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” hadisiyle, dini ne olursa olsun başkalarına yardım etmeyi ve diğergamlığı ümmetine telkin etmiş ve esasen önceki peygamberler tarafından temelleri atılan doğru kültürün temellerini sağlamlaştırmıştır. Rasulüllah’ın (s) ikinci halifesi Hz. Ömer: “Fırat Kenarında bir koyunun ayağı incinse ondan mesulüm” diyerek doğru kültürün hedefini koymuştur. Doğru kültürün 20. yüzyılın temsilcilerinden olan M. Akif Ersoy şöyle haykırır:

Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem
Gelenin keyfi........

© Risale Haber