Hz. Yusuf (as) ile Hz. Musa’nın (as) kıssaları arasındaki benzerlikler ve münasebetler
Bütün peygamberler aynı kaynaktan [vahiyden] beslendikleri için hayatları, serüvenleri, başlarına gelen musibetlere karşı gösterdikleri sabırları ve sınanma şekilleri birbirine benzer. Ama Hz. Yusuf (as) ile yaklaşık ondan 300 yıl sonra yaşayan Hz. Musa’nın (as) Kur’an’da geçen kıssaları ve hayatları arasında büyük benzerlikler ve özel münasebetler vardır. Kur’an’da birçok peygamber kıssası yer almaktadır. Ama en uzun ve detaylı iki kıssa bu iki peygamberin kıssasıdır. Şimdi bu iki kıssa arasındaki benzerlikleri ve ilginç münasebetleri görelim:
1) Her iki peygamberin kıssası da Mısır’da cereyan etmiştir.
2) Her iki peygamber de kaybolmuşlardır.
3) Ancak Hz. Yusuf gençliğinde kuyuya atılarak kaybolmuş, Hz. Musa ise bebekliğinde nehre atılarak kaybolmuştur.
4) Hz. Yusuf, kendisinden nefret eden kardeşleri tarafından kuyuya atılmıştır. Kur’an kardeşlerinin onu kuyuya atmalarını anlatırken şöyle der: (قَالَ قَائِلٌ مِنْهُمْ لَا تَقْتُلُوا يُوسُفَ وَأَلْقُوهُ فِي غَيَابَتِ الْجُبِّ يَلْتَقِطْهُ بَعْضُ السَّيَّارَةِ إِنْ كُنْتُمْ فَاعِلِينَ) “Onlardan biri, ‘Hz. Yusuf’u öldürmeyin; eğer mutlaka yapacaksanız onu kör kuyunun dibine bırakın, nasıl olsa gelip geçen kervandan biri onu bulup alır’ dedi.”[1]
Oysa Hz. Musa, kendisini en çok seven annesi tarafından nehre atılmıştır. Allah şöyle buyurur: (وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ أُمِّ مُوسَىٰ أَنْ أَرْضِعِيهِ فَإِذَا خِفْتِ عَلَيْهِ فَأَلْقِيهِ فِي الْيَمِّ وَلَا تَخَافِي وَلَا تَحْزَنِ) “Musa’nın annesine, ‘Onu emzir; başına bir şeyin gelmesinden endişe ettiğinde onu nehre bırak. Korkup kaygılanma’ diye vahyettik.”[2]
5) Hz. Yusuf’un kuyuya atılmasını ifade eden (أَلْقُوهُ) kelimesi ile Hz. Musa’nın nehre atılmasını emreden (أَلْقِيهِ) kelimesi arasında önemli anlam farkı vardır. Her ikisi de “atmak” anlamındadır, ama Hz. Yusuf’un kuyuya atılmasını ifade eden (أَلْقُوهُ) kin ve öfke barındırırken Hz. Musa’nın nehre atılmasını emreden (أَلْقِيهِ) kelimesi sevgi ve şefkat barındırmaktadır. Çünkü (أَلْقُوهُ) ifadesi beşerin tedbirini dile getiriyor. (أَلْقِيهِ) kelimesi ise Rabbü’l-Âlemîn’in tedbirini ifade ediyor.
6) Hem Hz. Yusuf hem Hz. Musa, her ikisi de muhteşem saraylarda yaşamışlardır. Birisi Firavun 2. Ramses’in sarayında, diğeri Mısır azizi Putifar’ın sarayında.
7) Hz. Yusuf’un babası onun için çok üzülmüştür, ancak Hz. Musa için annesi çok üzülmüştür.
8) Hz. Musa’nın yaşadığı sarayda saray sahibinin eşi, Musa’yı yetiştirmek istemiş, kocasıyla konuşmuş ve yaşatılması için birçok tedbir almıştır. Allah şöyle buyuruyor: (وَقالَتِ امرَأَتُ فِرعَونَ قُرَّتُ عَينٍ لي وَلَكَ لا تَقتُلوهُ عَسى أَن يَنفَعَنا أَو نَتَّخِذَهُ وَلَدًا وَهُم لا يَشعُرونَ) “Firavunun karısı, “O senin ve benim göz aydınlığımız, muradımız olsun. Onu öldürmeyin; belki bize faydası dokunur veya onu evlat ediniriz’ dedi.”[3]
Ama Hz. Yusuf’un yaşadığı sarayda sarayın sahibi olan erkek Hz. Yusuf’u yetiştirmek istemiş ve bunun için karısıyla konuşmuştur. Allah şöyle buyuruyor: (وَقالَ الَّذِي اشتَراهُ مِن مِصرَ لِامرَأَتِهِ أَكرِمي مَثواهُ عَسى أَن يَنفَعَنا أَو نَتَّخِذَهُ وَلَدًاَ) “Onu satın alan Mısırlı adam karısına, ‘Ona değer ver ve ona güzel bak. Umulur ki bize faydası olur veya onu evlat........© Risale Haber
